bölüm 8: hasıla ve fiyat düzeyi: alternatif makro modeller

advertisement
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
1
BÖLÜM 9: ENFLASYON ve HASILA-İŞSİZLİK
Bu bölümde AD ve AS modeline ilişkin daha önceki açıklamalara dayanarak enflasyon ve hasıla-işsizlik
arasındaki ilişkiler ele alınacaktır.
9.1 DİNAMİK TOPLAM ARZ
 Hasıla-işsizlik ve enflasyon arasındaki ilişkiyi incelemek için öncelikle piyasa aksaklıkları-bekleyişlere
dayalı SRAS eğrisine ilişkin açıklamaları, fiyat düzeyi yerine enflasyon haddi üzerinden yeniden ifade
etmek gerekir.
Şekil 9.1: Dinamik Toplam Arz Eğrisi
 Fiyat düzeyi P0=100 iken işçiler ve işverenler
arasında toplu iş sözleşmesi imzalanmıştır.
 SRAS (Pe=105) → İşçilerin sözleşme sonrası
dönemde bekledikleri fiyat düzeyinin Pe=105
olduğu durumu gösterir.
 Sözleşme sonrası dönemde;
 P=Pe=105  Ekonomi YN (doğal hasıla)
düzeyinde faaliyette bulunur.
 Pe=105 iken P=110  Y1
Pe=105 iken P=115 Y2

Y2 >Y1> YN
Sonuç: Pe veriyken P↑→Y↑

SRAS (Pe=105) eğrisi üzerinden yapılan bu açıklamalar enflasyon haddi üzerinden ifade edilerek
DAS eğrisi elde edilmektedir.
(105-100)/100=0,05→ e=%5




=e=%5 Ekonomi YN (doğal hasıla) düzeyinde faaliyette bulunur.
e=%5 iken =%10 (>e) Y1 (Y1> YN)
e=%5 iken =%15 Y2 (Y2 >Y1> YN)
e=%5 iken =%3 (<e) Y3 (Y3<YN)
Sonuç: e veriyken ↑→Y↑
Beklenen enflasyonu (e), gerçekleşen enflasyonu() ve hasılayı(Y) birbiri ile ilişkilendirmek suretiyle, beklenen
enflasyon(e) veri iken gerçekleşen enflasyon ile hasıla arasında aynı yönlü ilişki olduğunu gösteren eğriye
dinamik toplam arz eğrisi (DAS) denir.
 Pe yükselince SRAS eğrisinin yukarı doğru kaymasına bağlı olarak, Pe yükselince e’de artar ve DAS eğrisi de
yukarı doğru kayar:
Pe=115→e=%15 SRAS (Pe=105) konumundan SRAS (Pe=115) konumuna gelir  DAS (e=%5) eğrisi
“beklenen enflasyondaki artış kadar” yukarı kayarak DAS (e=%15) konumuna gelir.

Pozitif eğimli DAS eğrisinin ifade ettiği 2 önemli husus vardır:
1. Kısa dönemde enflasyon ve işsizlik hadleri arasında bir değiş-tokuş vardır. → DAS eğrisinin pozitif
eğimli olmasından kaynaklanır.
 e veri iken kısa dönemde enflasyonu düşürmek için daraltıcı politikalarla hasılayı azaltmakişsizliği artırmak gerekmektedir.
2
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
 e veri iken kısa dönemde hasılayı artırmak-işsizliği azaltmak için genişletici politikalarla
enflasyonu yükseltmek gerekmektedir.
2. Ekonominin hangi enflasyon-hasıla bileşiminde bulunacağı, ceteris paribus beklenen enflasyon haddine
bağlıdır.
 DAS eğrisinin konumunun e tarafından belirlenmesinden kaynaklanır.
 Şekil 9.1 (b)’de ekonominin YN düzeyinde DAS(e=%5) ve DAS(e=%15) eğrileri itibariyle
sırasıyla A ve D noktalarında faaliyette bulunması bu hususu yansıtır.
 DAS’ın cebirsel ifadesi;
SRAS denkleminde Y yerine P itibariyle yeniden yazılarak elde edilen yeni denklemin her iki tarafından P-1
çıkarılır.
Y=YN+α(P-Pe)
( P=Pe  Y=YN)
P = Pe +1/α(Y- YN)
(P-P-1)=(Pe-P-1) +1/α(Y- YN)
(P-P-1) → Logaritmik olarak düşünüldüğünde yaklaşık olarak enflasyon haddini()verir.
(Pe -P-1) → Logaritmik olarak düşünüldüğünde yaklaşık olarak beklenen enflasyon haddini(e)verir.
DAS denklemi→ = e +1/α(Y- YN)
DAS eğrisi gibi DAS denklemi de e veri iken  ile Y arasında aynı yönlü ilişki olduğunu
( artınca Y de artar) gösterir.
=e  Y = YN
 > e  Y >YN
 < e  Y < YN
9.2 DİNAMİK TOPLAM TALEP
Enflasyon ve hasıla arasındaki ilişkiyi incelemek için AD denklemini de P yerine  üzerinden ifade etmek
gerekir. Bunun için 2 husus hesaba katılmalıdır:
 Δ(M/P)= (m-)
Δ(M/P)→ reel para arzındaki değişme
m → nominal para arzı büyüme oranı
 → enflasyon oranı
 ΔY= (Y- Y-1)
ΔY→ toplam talepteki değişme
Y → cari dönemdeki toplam talep
Y-1→ önceki dönemdeki toplam talep
DAD Denklemi → π=m-1/z(Y-Y-1)+f/z(ΔG)
f=(hkE)/(h+kbkE)
z=(bkE)/(h+kbkE)
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
3
, (Y- Y-1), m ve hükümet alımlarını birbiriyle ilişkilendirmek suretiyle, para ve maliye politikası değişkenleri
(m, G) veri iken, gerçekleşen enflasyonla toplam talepteki değişme arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu (
artınca toplam talebin azaldığını) gösteren denkleme “dinamik toplam talep denklemi” denir.
*DAD ile ilgili açıklamalarda, e’nun DAD üzerindeki etkileri, analizi kolaylaştırmak için ihmal edilmiştir.
Şekil 9.2: Dinamik Toplam Talep Eğrisi
 DAD eğrisi,  ile (Y- Y-1) arasındaki ters yönlü
ilişkiyi yansıtır.
 Önceki dönemde -1 olan enflasyon oranı cari
dönemde  düzeyine yükselmesi sonucu toplam
talepte (Y- Y-1) kadar bir azalma olur.
 Cari dönemde ’deki değişme ne kadar büyükse
cari dönemde (Y- Y-1)’deki ters yönlü değişme o
kadar büyük olur.
 ↑ → ’  toplam talep (Y’- Y-1) kadar ↓ cari
dönem hasılası Y’
 DAD’ın negatif eğimli olmasının nedeni:
m veri iken  ↓  (M/P) ↑ (Δ(M/P)>0)  i↓  I ↑toplam talep↑hasıla↑
 DAD eğrisinin konumu:
1. m: m ↑  her alternatif enflasyon haddinde (M/P) ↑  i↓  I ↑toplam talep↑hasıla↑
DAD1(m1) → DAD2(m2)  m2 > m1
DAD1(m1) ile DAD2(m2) arasındaki dikey mesafe (12=AB aralığı) m’deki artışa eşittir.
12=AB= Δm
Parasal genişleme DAD eğrisini parasal büyüme oranındaki artış kadar yukarı kaydırır.
 Parasal genişlemeye rağmen A ve B noktalarındaki hasıla aynıdır (YN). Bu durumda P ile M aynı
oranda yükseldikleri için (=m) reel para arzı değişmez. Δ(M/P)= (m-)=0
2. Maliye Politikası: Hükümet alımlarının artması da DAD eğrisini sağa kaydırır.
DAD1(G1) → DAD2(G2)  G2 > G1
3. Önceki Dönem Hasıla Düzeyi: Y-1 ne kadar yüksekse her alternatif ’deki Y o kadar yüksek olur ve
DAD eğrisi de o kadar sağda olur.
9.3 PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ ENFLASYON VE HASILA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
9.3.1 PARA POLİTİKALARININ ENFLASYON VE HASILA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Para politikası uygulamalarının enflasyon ve hasıla üzerindeki etkileri, uyarlayıcı ve rasyonel bekleyişler
hipotezleri altında farklılık gösterir.
9.3.1.1 Uyarlayıcı Bekleyişler
Durağan Durum: LRAS, DAS ve DAD eğrilerinin kesiştikleri noktada ekonomi YN tam istihdam seviyesinde
dengededir. Bu dengenin içerdiği hasıla ve enflasyon bileşimine durağan durum denir.
4
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
 Ekonomi durağan durumdayken hükümetin para arzı büyüme haddini artırarak genişletici bir para
politikası uyguladığını varsayalım. Bu durumda:
 Kısa dönemde MDADY, PGenişletici para politikasının birinci dönemde ilk etkisi:
Hem hasıla hem de enflasyon artmıştır.
 Ancak uzun dönem intibak sürecinde DAS içe doğru kayacak ve ekonomi başlangıçtaki Y N
hasıla düzeyi, fakat nominal para arzı büyüme hızına eşit yüksek bir enflasyon oranında, tekrar
durağan duruma geri dönecektir.
 Uzun dönem intibak sürecinde önce hem hasıla ve enflasyon artmış, takip eden dönemlerde ise
enflasyon artmaya devam ederken hasıla artmamış ve sonra YN seviyesine tekrar düşmüştür.
 Enflasyonun yükseldiği hasılanın ise düştüğü veya en azından değişmediği duruma
“Stagflasyon” denildiği hesaba katılırsa, genişletici para politikası uzun dönemde stagflasyona
neden olmaktadır.
 Fisher Etkisi: Reel faiz haddinin doğal hasıla düzeyinde sabit olduğu uzun dönemde (beklenen ve
gerçekleşen enflasyon eşit), i nominal faiz haddi m nominal para arzı büyüme haddiyle-enflasyon
haddiyle birebir değişir: para arzı büyüme haddi (enflasyon) %10 artınca, uzun dönem reel faiz haddi
veriyken nominal faiz haddi de %10 artar.
9.3.1.2 Rasyonel Bekleyişler
 Önceden açıklanan bir politika kapsamında hükümetin genişletici bir para politikası uygulaması:
 Para arzındaki bir artışla DAD dışa sağa kayar (artar), fiyatlar genel seviyesi yükselir.
 Rasyonel bekleyişler çerçevesinde karar birimleri bu durumu önceden doğru olarak tahmin
ederler ve DAS içe sola kayar (azalır).
 Başlangıçtaki YN hasıla düzeyi değişmez, ancak enflasyon artar.
 YN hasıla düzeyi etkilenmez, sadece enflasyon artar:
 Politika etkinsizliği (ilintisizliği) önermesi.
 Sürpriz (şok) politika kapsamında genişletici bir para politikası uygulaması:
 DAD dışa sağa kayar ve enflasyon artar.
 Karar birimleri ilk dönem bu durumu tahmin edemez ve DAS değişmez.
 Hem hasıla hem de enflasyon artmıştır.
 Ancak ikinci dönemde karar birimleri bu durumun farkına varırlar ve takip eden döneme ait
enflasyon artışını doğru tahmin ederler.
 DAS içe kayar.
 Ekonomi, nominal para arzı artışına eş bir enflasyon oranı ve başlangıçtaki YN hasıla düzeyinde
dengeye gelir.
9.3.2. MALİYE POLİTİKASININ ENFLASYON VE HASILA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Maliye politikası uygulamalarının enflasyon ve hasıla üzerindeki etkileri, uyarlayıcı ve rasyonel bekleyişler
hipotezleri altında farklılık gösterir.
9.3.2.1 Uyarlayıcı Bekleyişler
 Ekonomi başlangıçta durağan durumdadır.
 Hükümet alımlarını artırarak genişletici bir maliye politikası uyguladığında DAD dışa sağa
kayar.
 Hem hasıla hem de enflasyon artar.
 Uzun dönem intibak sürecinde reel faizler artar,
 özel yatırım harcamaları, hükümet alımları kadar azalır,
 hasıla başlangıçtaki seviyesinde sabit kalır (tam engelleme), enflasyon artar.
5
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
9.3.2.1 Rasyonel Bekleyişler
 Önceden açıklanan bir politika durumunda genişletici maliye politikası sonucu:
 Enflasyon artar ancak YN değişmez.
 Uzun dönemde yatırım, hükümet alımlarındaki artış kadar azalır.
 Genişletici maliye politikası uzun dönemde tam engellemeye yol açar.
 Şok bir politika uygulandığında:
 İlk dönem hem hasıla ve hem de enflasyon artar.
 Takip eden dönemlerde taraflar bekleyişlerini revize eder ve enflasyon artışı hakkında doğru
tahminde bulunurlar.
 Uzun dönemde sadece enflasyon artar, hasıla değişmez (YN).
 Genişletici maliye politikası uzun dönemde tam engellemeye yol açar.
9.4. UYARLAYICI BEKLEYİŞLER VE ALTERNATİF ANTİ-ENFLASYONİST POLİTİKALAR
 Uyarlayıcı bekleyişler hipotezinin geçerli olması durumunda enflasyonu düşürmek için iki farklı politika
uygulanabilir:
 Şok politika: Toplam talep ve enflasyonu hızlı bir biçimde düşürmeyi amaçlar,
 Tedrici politika: Toplam talep ve enflasyonu ılımlı bir biçimde düşürmeyi amaçlar.
 İki politikanın da üstün ve zayıf tarafları vardır.
 Hangi politikanın uygulanacağı “düşük enflasyon-yüksek işsizlik; yüksek enflasyon-düşük işsizlik”
ikileminin hükümetlerce (toplumca) nasıl cevaplandığına bağlıdır.
 İnanılırlık pirimi:
9.5 FEDAKARLİK HADDİ
 Anti-enflasyonist bir politika izlemeye karar vermeden önce politika yapanların düşük enflasyona geçiş
sürecinde ne kadar hasılanın kaybedileceğini bilmeleri gerekir.
 Zira anti-enflasyonist politikalar hasılanın düşmesine ve işsizliğin artmasına yol açar.
 Enflasyonu düşürmenin maliyeti tartışması, fedakârlık haddi kavramını ortaya çıkarmıştır.

Şok veya tedrici politika izleyerek belirli bir dönemde enflasyonu %1 düşürmek için o dönem doğal
hasılanın % kaçından fedakârlık etmek gerektiğini ifade eden rakama fedakârlık haddi denir.
 Bir ekonomide belirli bir yılda ’nun %2 düşmesi, o yıl Y’nın doğal hasıladan %10 küçük
olmasına yol açmışsa, fedakârlık haddi=
10/2=5

Bir ekonomide fedakârlık haddi ne kadar yüksekse, ceteris paribus, hükümetler şok politika yerine
tedrici politika izlemeyi tercih ederler.

Fedakârlık haddini hesaplayan çalışmaların olmadığı ekonomilerde şok politikaya verilecek olan
tepkileri kestiremeyen hükümetler şok politika yerine tedrici politikayı tercih ederler.

Fedakârlık haddinin bir anlamının olabilmesi için, anti-enflasyonist bir politikanın, ’yi düşürürken Y’yi
YN’in altına (devrevi işsizlik oranını uN’in üstüne) çekmesi gerekir.
 Bunun arkasında, hükümet yeni bir politika izlemeye başlayınca (m’i düşürünce) enflasyonist
bekleyişlerin ’deki düşmelere bağlı olarak değişmesi ve böylece SRAS eğrisinin zaman içinde
aşağı doğru kayması kısaca bekleyişlerin uyarlayıcı olması yatar. (e=-1).
6
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA

Geleneksel varsayım olarak adlandırılan bu analizin temel varsayımına göre, hükümet anti-enflasyonist
bir politika izlediğinde kişilerin bekleyişleri bu politikadan etkilenmez, kişiler enflasyonist
bekleyişlerini sanki eski politika izleniyormuş gibi oluşturur.

Rasyonel bekleyişler hipotezinde ise karar birimleri bekleyişlerini gelecekte izlenecek politikayı dikkate
alarak belirler,
 Hükümetin gelecekteki politikasına ilişkin belirsizlik olmadığı sürece kişiler ’yi ortalama olarak
doğru tahmin ederler.
= e +1/α(Y- YN)
e==%2  Y=YN
Bu durumda:

Rasyonel bekleyişler yaklaşımına göre hükümetin gelecekte nasıl bir politika izleyeceğine ilişkin bir
politika belirsizliği olmadığı sürece, fedakârlık haddi sıfırdır.

Rasyonel bekleyişler yaklaşımına göre, enflasyonla mücadelede Y’de bir azalışa-u’da bir artışa maruz
kalmadan başarılı olmak için hükümet açık ve halka iyi anlatılmış bir politika izlemelidir. Ayrıca
açıklanan politikanın inanılırlığı olmalıdır, aksi halde kişiler bekleyişlerini değiştirmezler.
IMF (Uluslararası Para Fonu), fedakârlık haddinin düşük tutulabilmesinin şu faktörlere bağlı olduğunu
belirtir:
 Uygulanacak politikanın kamuoyuna önceden açıklanması,
 Politikanın ısrarlı şekilde uygulanması,
 Politikanın saygınlığının yüksek olması,
 Enflasyon beklentisinin cari enflasyonu önemli ölçüde etkiliyor olması,
 Fiyatlar ve ücretlerin talep şartlarına karşı duyarlılığının yüksek olması.
SONUÇ: Enflasyonla mücadelede enflasyondan acısız biçimde kurtulmak için 2 koşul sağlanmalıdır.
1. Enflasyon düşürme planı önemli beklentiler oluşmadan önce ilan edilmelidir ( şok bir politika
izlenmeli)
2. Ücret ve fiyat düzenlemelerinde bu ilana inanılmalıdır (politikanın inanılırlığı olmalı)
9.6 PHİLİPS EĞRİSİ: ENFLASYON VE HASILA İLİŞKİSİNİN FARKLI BİR ANALİZİ
Enflasyon ve hasıla düzeyi arasındaki ilişki DAS-DAD analizi yerine Philips eğrisi analiziyle de incelenebilir.

Enflasyon ile hasıla-istihdam arasındaki ilişki 1926 yılında Amerikalı iktisatçı Irving Fisher ve daha sonra
1958 yılında Avustralyalı iktisatçı A.W. Philips tarafından incelenmiştir.
Philips eğrisi tarihinde üç farklı aşamaya ayrılabilir:
1- Philips Eğrisinin Şekillendiği Aşama:  ile u arasında ters yönlü ve istikrarlı bir ilişkinin bulunduğu
varsayımından hareketle Philips, Lipsey ve Samuelson ile Solow tarafından şekillendirilmiştir.
2- Doğal İşsizlik Oranı Hipotezi: Philips eğrisinde kısa ve uzun dönem ayrımı yapan M. Friedman ve E.
Phelps tarafından geliştirilmiştir.
3- Philips Eğrisine Yönelik Eleştiriler: Rasyonel beklentiler okulu tarafından yapılmıştır.  ile u arasında
sistematik bir ilişkinin olmadığını ileri sürmüşlerdir.
1)Philips Eğrisinin Şekillendiği Aşama:
a)Orijinal Philips Eğrisi:
Philips, İngiltere’nin 1861-1913 dönemi için parasal ücretlerdeki değişme ile işsizlik oranı arasındaki ilişkiyi
araştırarak bu iki değişken arasında doğrusal olmayan ters yönlü bir ilişki bulmuştur. Philips 1861-1913 için
geçerli olan bu ilişkinin 1913-1957 dönemi içinde geçerli olduğu sonucuna ulaşmıştır.
7
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
*Negatif eğimli Philips Eğrisi, işsizlik oranı ile parasal
ücretlerdeki değişme arasında bir değiş-tokuş olduğunu
yansıtmaktadır.
Şekil 9.3: Philips Eğrisi
*İşsizlik oranı arttıkça parasal ücretlerdeki artış oranı
azalmaktadır ve bu ilişki zaman içinde istikrarlıdır.
Philips’in asıl önemli katkısı da bu iki değişken
arasındaki ilişkinin istikrarlı olduğunu tespit etmesidir.
*Philips’in ulaştığı bir diğer önemli sonuca göre, u, %5,5
iken parasal ücret değişme haddi (ücret enflasyonu)
değişmemektedir (w=0).
b. Modern Phillips Eğrisi:
Phillips eğrisi 1960’ların sonunda M. Friedman ve diğer bazı iktisatçılar tarafından eleştirilmiştir.
Böylece başlayan tartışmalardan iki sonuç çıkmıştır:
 Phillips eğrisinin konumu beklenen enflasyon haddine bağlıdır.
 Uzun dönemde enflasyon ve işsizlik hadleri arasında ters yönlü bir değiş tokuş ilişkisi yoktur.
 Bu ikinci sonuç, Phillips eğrisinin kısa ve uzun dönem Phillips eğrileri olarak iki farklı
biçimde incelenmesini gerektirir.

LRPC
%10
C
%5
B
0
A
uN
SRPC (e=%10)
SRPC ( e=%5)
SRPC (e=%0)
8
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
b) Lipsey’in Talep Fazlası Modeli
R.G. Lipsey 1960 yılında Philips eğrisine teorik bir içerik kazandırarak Philips eğrisini işgücü piyasasındaki
arz-talep sisteminden türetmiştir. Modelde emek talebi ve emek arzı parasal ücretin bir fonksiyonu olarak ele
alınmıştır.
Şekil 9.4: Lipsey’in İşgücü Piyasası Modeli
İşgücü piyasası ücret haddinin doğrusal birer fonksiyonu
olan işgücü talebi (L1D)ile işgücü arzının (LS)kesiştiği E1
noktasında W1 ücret haddi ve L1 istihdam düzeyinde
dengededir.
Emek arzı emek talebine eşit olduğu sürece (L1D-LS =0)
parasal ücretlerde bir değişme olmayacaktır.
Lipsey bu işgücü piyasası modelini 2 fonksiyon kullanarak Philips eğrisiyle ilişkilendirmektedir. Bu
fonksiyonlar;
*Ücret Ayarlama Fonksiyonu: İşgücü talep fazlası ile parasal ücretlerdeki değişme arasındaki pozitif ilişkiyi
gösteren fonksiyondur.
İşgücü talep fazlası=x=(LD-LS)/ LS
İşgücü talep fazlası büyüdükçe ücret haddindeki artış da hızlanacaktır.
İşgücü talep fazlası sıfır iken(LD=LS), parasl ücret sabit kalacaktır.
Lipsey parasal ücretteki değişmenin işgücü talep fazlasının k gibi bir oranı olacağını varsaymaktadır.
w=(ΔW/W)=k( (LD-LS)/ LS)=kx
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
9
Şekil 9.5: Ücret Ayarlama Fonksiyonu
İşgücü talep Fazlası-İşsizlik Fonksiyonu: İşgücü
talep fazlası ile işsizlik oranı arasındaki ters yönlü
ilişkiyi gösteren fonksiyondur.
Lipsey ekonomide sadece friksiyonel işsizliğin
olduğu durumu tam istihdam durumu olarak kabul
eder ve bu işsizlik oranında talep fazlasının sıfır
olduğunu varsayar.
Şekil 9.6: X-U İlişkisi
Lipsey x’teki bir artışın işsizlik oranını azaltacağını
ve x’teki bir azalışın ise işsizlik oranını artıracağını
varsayarak X- U eğrisini elde etmiştir.
X-U fonksiyonu yatay ekseni uf(friksiyonel işszilik
oranı)’de keser.
Ücret ayarlama denklemi ile x-u ilişkisinin birleştirilmesiyle Lipsey Philips eğrisini elde etmiştir.
Şekil 9.6: Lipsey Philips Eğrisi
Ücret ayarlama denklemindeki w=(ΔW/W) ve x=(
(LD-LS)/ LS) arasındaki w=kx biçimdeki doğrusal ve
pozitif yönlü ilişki veri iken x-u fonksiyonunda
dikey eksendeki x yerine w konulmaktadır.
*Philips-Lipsey modelinde ücret enflasyonu oranı,
işgücü talep fazlasının k gibi belli bir katı olarak
kabul edilmektedir.
b) Samuelson ve Solow’un Philips Eğrisine Katkısı
P.A. Samuelson ve R.Solow’un 1960’daki ortak çalışmasıyla Philips eğrisinin içeriği değiştirildi. Samuelson ve
Solow’un Philips eğrisi analizine 2 önemli katkısı vardır.
 Philips eğrisi parasal ücretteki değişme yerine enflasyon oranı ile işsizlik oranı arasındaki ilişkiyi ifade
eden bir kavrama dönüştürüldü.
 Philips eğrisini, ekonomi politikasının bir aracı olarak önermişlerdir. Philips eğrisi üzerinde her bir
nokta olası bir ekonomi politikası olarak yorumlanabilir. Ekonomi politikası yapanlar farklı işsizlik
oranı ile fiyat istikrarı arasında bir tercih yapmak zorundadır. Yani daha düşük bir işsizlik oranı ancak
daha yüksek bir enflasyon oranına razı olarak sağlanabilirken, enflasyonu düşürmekte ancak daha
yüksek bir işsizlik oranı pahasına mümkün olmaktadır.
Philips eğrisinin Samuelson ve Solow tarafından yeniden düzenlenmiş şekli şöyledir:
π= πe+bu-1(1-β)λ
→ işgücü piyasasındaki talep baskısı
e
π → beklenen enflasyon oranı
λ →işgücü verimliliğindeki büyüme oranı
bu-1
10
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
Bu denkleme göre π, işgücü piyasasındaki talep baskısı, beklenen enflasyon oranı ve emek verimliliği ile ilgili
terim tarafından belirlenmektedir. Denklemdeki son terim, işgücü verimliliğindeki büyümenin, ücret artışı
olarak işçilere aktarılmayan kısmını gösterir. İşgücü verimliliğinin işçi ücretlerine yansıtılmayan bu kısmı
nekadar büyükse enflasyon oranı okadar düşük olacaktır.
2) Doğal İşsizlik Oranı Hipotezi (Kısa ve Uzun Dönem Philips Eğrileri)
M.Friedman ve E.Phelps Philips eğrisin ortaya koyduğu π ile u arasındaki ilişkinin istikrarlı olup olmadığını ve
bu iki değişken arasındaki ilişkinin uzun dönemde de geçerli olup olmadığını sorgulamışlardır.
*Friedman ve Phelps 2 önemli sonuca ulaşmışlardır;
 Değişen enflasyon beklentilerinin hesaba katılması halinde Philips eğrisinin zaman içinde istikrarlı
olmayacaktır.
 Philips eğrisi üzerindeki bir noktanın seçilmesi ile belirlenen enflasyon oranı, bir uyum döneminden
sonra yeni bir beklenen enflasyon oranına ve Philips eğrisinin kaymasına neden olacaktır.
Kısa Dönem Philips Eğrisinde Kayma
Friedman ve Phelps kısa dönemli Philips eğrisinin istikrarlı olmadığını ve hatta uzun dönemde π ile u
arasındaki ters yönlü bir ilişkinin dahi olmadığını ileri sürerler.
Enflasyon oranı yükseldikçe enflasyon beklentileri yükselecek ve Philips eğrisi yukarı doğru kayacaktır.
Enflasyon oranı düştükçe enflasyon beklentileri düşecek ve Philips eğrisi aşağı doğru kayacaktır.
π= -b(u1-u*) +π1e
 Samuelson ve Solow’un modelinde de beklentiler vardır. Ancak beklentilerin statik olduğu ve
gerçekleşen enflasyon oranından etkilenmediği varsayılmıştır.

Friedman ve Phelps’un modelinde ise beklentilerin uyarlayıcı beklentiler olduğu ileri sürülmektedir.
Gerçekleşen enflasyon yükseldikçe πe yükselecektir.
11
9. BÖLÜM
Dr. Vedat KAYA
Şekil 9.7: Beklentiler Eklenmiş Philips Eğrisi
*Ekonomi başlangıçta PC0 Philips eğrisi üzerinde A noktasında durağan durumdadır(uzun dönem dengesi
sağlanmıştır). Bu noktada;
u=u*=%5,5 ve
π=πe =0
*Politikacılar toplam talebi genişletici politika izleyerek u’yu %4’e düşürmek istiyorlar. PC0 eğrisine göre
%4 işsizlik oranına π=%5 karşılık gelmektedir → B noktası
*Ekonomide mal talep fazlası ortaya çıkar → İşgücü talep fazlası → daha yüksek parasal ücretler
*Başlangıçta πe =0 olduğundan işçiler parasal ücretlerdeki yükselmeleri reel ücrette yükselme olarak
algılarken firmalarda ürün fiyatlarındaki artışları nispi fiyatlardaki artış olarak algılar. Sonuçta istihdam
artar.
Burada önceden tahmin edilemeyen enflasyonun(π =%5 olması) iki etkisi vardır;
*Gerçekleşen reel ücret işçilerin beklediğinin altına düşer.
*Malların nispi fiyatların firmaların kabul ettiği değerin altında oluşur.
Ortaya çıkan bu sonuçlar doğrultusunda daha sonraki aşamada enflasyon beklentilerini ayarlama süreci
başlar. Ekonomik birimler arasında oluşan pozitif enflasyon beklentileri Philips eğrisini PC1‘e doğru
yukarı yönde kaydırır.
PC1→
π =%5Philips
durumu
için geçerlidir.
Uzun
Dönem
Eğrisi:
Doğal İşsizlik Oranı Hipotezi
Enflasyon beklentilerinin tam olarak gerçekleşen enflasyon oranına eşit olduğu durumlar ekonominin durağan
PC1 üzerindeki
π =%5oranına yine u=u*=%5.5 karşılık gelmektedir. → C noktası
olduğu
durumlarıdır.
*Hedeflenen
%4 işsizlikenflasyon,
oranını sürdürülebilmesi
π’nin
%10’ çıkmasıyla
mümkündürüretim
→ D noktası
*Tam
olarak beklenen
nispi fiyatlarda
değişmeye
yol açamadığından
ve istihdam gibi
e
Ancak
bu durumüzerinde
yine geçicidir
ile πyaratmaz.
arasındaki farklılık ayarlama sürecini yeniden başlatacak ve πe ‘nin
reel
değişkenler
hiçbirπetki
değeri π’ye ulaşana kadar artacaktır. → PC1 PC2’ye doğru kayar → u=u*=%5.5 → πe =%10
Durağan durumda; u=u* ve
π=πe
SONUÇ: İşsizlik oranını doğal oranının altına indirmeye yönelik her girişim enflasyonu daha da
hızlandırmaya
yolvar
açacaktır.
Bu duruma
“Hızlandırma
Hipotezi”
verilmektedir. Bu nedenle enflasyon
Durağan
durumda
olan işsizlik
oranı doğal
işsizlik oranı
olarakadı
adlandırılır.
oranının sabit olduğu doğal işsizlik oranı “enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranı” olarak adlandırılır.
Doğal İşsizlik oranı: Her enflasyon oranında bu oran önceden kestirilebildiği sürece sabit kalan işsizlik
oranıdır.
SONUÇ: Uzun Dönem Philips Eğrisi, enflasyon oranının önceden tam olarak tahmin edilebildiği ve işsizlik ile
enflasyon oranının değişmediği, yani ekonominin durağan durumdaki π ile u arasındaki ilişkidir.
Download