BİTKİ MORFOLOJİSİ VE SİSTEMATİĞİ Canlılar neden sınıflandırılır? Dünyada yaşayan canlılar, insanlarla birlikte içinde yaşadığımız çevrenin bir üyesidirler. Çevre bilindiği gibi cansız (su, hava, toprak vb.) ve canlı (hayvanlar ve bitkiler) öğelerden oluşur. Canlılar bu komposizyonun canlı (biyotik) kısmını oluşturur. Dünyada yaşayan canlıların tür olarak sayısı yazarlara göre değişmekle birlikte zamanımızda 2.5-3 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bunlardan yaklaşık 400-500.000 i bitki geri kalanı ise hayvandır. Esasında yüksek organizmalı canlıların bitki ve hayvan olarak ayrılmaları kolay olmakla birlikte, bazı ilkel organizmaların (özellikle tek hücreli canlıların) bu şekilde birbirlerinden ayrılmaları oldukça zordur. Bu nedenle eskiden bitkiler ve hayvanlar alemi olarak birazda zorlukla, iki ana gruba ayrılan canlılar son yıllarda daha değişik ve ileride belirtilecek gruplara ayrılmışlardır. Canlıların tür sayısı çok olduğundan bilim adamları bunların birbirine benzer olanlarını bir araya koyarak incelemeye ve sınıflandırmaya başlamışlar ve böylece Taksonomi-Sistematik denen bilim dalı ortaya çıkmıştır. İnsanlar dünyada yaşayan canlıları bilmek, bunların kendileri için fayda ve zararlarını saptamak ve bunları tanıyıp davranış, yetişme şekil ve şartlarını bilerek bunları anlayabildikleri ölçüde daha sağlıklı ve mutlu bir hayat süreceklerdir. Örneğin bir asalağın hangi şartlarda yaşadığını bilip bununla mücadele edecekleri gibi, bir bitkinin yetiştiği şartları iyi bilerek onu yetiştirip bazı ihtiyaçlarını karşılayabileceklerdir. Yaşadıkları iklime uygun bitki ve hayvanlar yetiştirerek hem onlardan çeşitli yollardan yararlanmaları hem de bu şartlara uymayan canlıları yetiştirmek için gereksiz masraf ve çaba harcamaları önlenmiş olacaktır. Örneğin Erzurum’da yaşayan bir köylü zeytin veya portakalın o çevrede yetişmeyeceğini önceden bilirse boş yere çaba harcamamış, masraf etmemiş olur. İpekböceği yetiştirmek isteyen bir kişi bu böceğin beslenmesi için gerekli olan dut ağacının olmadığı bir yerde bu böceğin beslenemeyeceğini bilmelidir. Diğer yandan bilimsel çalışma yapacak bilim adamları denemelerinde kullanacakları bitki ve hayvanları, bunların türlerini doğru tanımak zorundadırlar. Aksi takdirde o canlı ile gelecekte bir deneme yapacak olan bilim adamı, kendinden evvel hangi canlı ile ne gibi deneyler yapıldığını bilemez. Diğer taraftan bu tanıma doğru olarak yapılmaz ise bilim adamları aynı canlı yerine farklı canlılar ile çalışırlar ve bulacakları sonuçlarda bir birini tutmayabilir. Bunun tipik bir örneği ülkemizdeki fıstık türleridir. Ülkemizde 3 ayrı tür fıstık yetişir. Bunlardan Yer fıstığının bilimsel adı Arachis hypogea’dır. Şam fıstığı ise Pistacia vera, Çam fıstığının adı ise Pinus pinea ’dır. Buradan da görüldüğü gibi ülkemizdeki fıstıklar 3 ayrı cinse aittir. Bu örnekler daha da arttırılabilir. İşte bu nedenlerle bilim adamları, özellikle Taksonomist veya Sistematikçi olarak bilinenler bu canlıları sınıflandırarak benzer olanları bir araya toplamaya başlamışlar ve böylece canlılar morfolojik açıdan birbirlerine olan benzerlik ve farklılıklarına göre gruplandırılmaya başlanmış ve böylece taksonomi veya sistematik bilimi doğmuştur. Tarihçe Canlıların sınıflandırılması çok eski yıllardan beri insanları ilgilendirmiştir. Bu işle ilk uğraşan kişi, doğabilimci ve filozof olan Aristoles (M.Ö.384-322) ve öğrencileridir. O zamanlar bilinen 500 bitki ve hayvan türü, zamanın bilgilerine göre sınıflandırılmaya çalışılmış ve bu ilksel sınıflandırılma çalışmaları biraz daha geliştirilerek ortaçağa kadar kullanılmıştır. Aristo ve öğrencileri ilk olarak Yunanistan ve Anadolu’daki canlıların bir kısmı ile bu çalışmalara başlamışlar ve daha sonra bu çalışmalar Avrupa’daki canlılarla devam etmiştir. John Ray (1627-1705) ve nihayet Carl von Linneaus (1707-1778) bitki ve hayvanların sınıflandırılmalarına yeni kurallar getirdiler. Linneaus 1753’de yayınladığı Species Plantarum (Bitkilerin türleri) adlı eserden sonra bitkiler, 1758’de yayınladığı Systema Natura (Doğa Sistemi) adlı eserinde ise hayvanlar iki isimle (Binominal) adlandırılarak yayınlanmış ve canlılar bu tarihten sonra latince olan iki isimle adlandırılmışlardır. Bu metot günümüzde de devam etmektedir. 1753 yılı bitkilerin iki adla isimlendirilmesinde milad kabul edilirç. Bu tarihten önce verilen isimler geçersizdir. 1800 ve 1900’ lü yıllarda canlıların sistematiğinde oldukça ilerlemeler kaydedilmiş ve özellikle Darvin’den (1809-1882) sonra, özellikle yaşadığımız yüzyılın başından itibaren canlılar evrimsel bir sıra izlenerek sınıflandırılmaya (Filogenetik sınıflandırma) başlamıştır. Sınıflandırma Sistemleri Sınıflandırma sistemleri tarihinin, bilimin tarihi kadar eski olduğunu söylemek yanlış olmaz. İlk insan deneme yanılma yolu ile canlıları kendine yararlı ve zararlı olanlar diye sınıflandırmış olmalıdır. Sistematiğin yani sınıflandırmanın ilk ortaya çıkışından bugüne kadar pek çok sistemler ortaya çıkmış olmakla birlikte bu sistemler aşağıdaki gibi gruplara ayrılabilir: Yapay (Ampirik) Sistemler (M.Ö. 3000 – M.S.1580) veya Bitkilerin dış görünüşüne (HABİTUS’a) dayanan sınıflandırmalar: Bu sistemler Aristo ile başlar Theophrastus ile devam eder ve Herbalist’lerle son bulur Bu ilk dönemde bitkiler dış görünüşlerine göre ağaçlar, çalılar, otlar ve sarılıcılar, tek yıllık, iki yıllık, çok yıllık, petalsiz, çok petalli, tohumlu, tohumsuz vb. gruplandırılmıştır. Bu konuda ilk yazılı eser Aristo’nun öğrencisi Theophrastus (M.Ö. 372-287) tarafından yayınlanmıştır. De Historia Plantarum adlı eserinde yaklaşık 480 kadar bitki çeşidini tanımlamıştır. Bu kişi, bilim aleminde bitki sistematiğinin babası olarak bilinir. M.S. 1. yüzyıl da, Ülkemizde Adana yakınlarında bir yerde yaşayan Dioscorides yaklaşık 600 bitki türü ile bu arada Labiatae (Ballıbabagiller) ve Umbelliferae ((Maydonozgiller) gibi familyaları da tanımlamıştır. Theophrastus 450 kadar kültür bitkisini ot, ağaççık ve ağaç olarak sınıflandırmıştır Daha sonra Adana-Anavarza’lı Dioscorides Materia Medica adlı yapıtında ve Plinius faydalı bitkiler konusunda yazdığı 37 ciltlik yapıtında sistematiğe de yer vermişlerdir. Albertus Magnus (M.S. 1193-1280) diğer önemli bir araştırmacı olup evvelki araştırıcıların yolundan gitmekle birlikte, bitkileri tek ve iki çenekli olmak üzere de sınıflandırmıştır. 1500’lü yıllarda ise Herbalist’ler ortaya çıkmış ve bunlar bitkilerin çok güzel resimlerini çizmişlerdir. Bu devir, tanıtıcı, ayrıntılı güzel bitki resimleri devri olarak hatırlanır. Mekanik (Suni=Yapay) Sistemler (1580-1760) Daha sonra Taksonomi 16. yüzyıla kadar ölü devresini yaşamış, bu yüzyılla başlayan 200 yıllık sürede birçok bitki toplanmış ve eserler yazılmıştır. Bu sistemin önemli araştırıcısı İngiliz John Ray (1623-1705) otsu bitkileri Kriptogamae (bugün Yosun ve Eğreltiler diye bilinen) ve Phanerogamae, Tohumlu Bitkiler diye ayırdıktan sonra, John Ray Historia Plantarum adlı yapıtında ilk kez Monokotiledon ve Dikotiledon terimlerini kullanılmıştır. Çiçekli bitkileri Petalodes (taç yapraklı) ve Apetali (taç yapraksız) olarak ikiye ayırmıştır. Yaklaşık 18.000 türün tanımını (betimini) yapmıştır. Ülkemize ilk bilinçli gelen yabancı botanikçi olan Fransız Tournefort (1656-1708) ilk kez cins adını kullanmış ve modern cins kavramını Botaniğe kazandırmıştır. Bu dönem, bitkinin sadece tanınmasının kolay olması için kasten suni olarak düzenlenen sınıflandırma sistemleriyle karakterize edilir. Bitkiler hakkındaki bilgiler yeterli olmadığından, tüm ağırlığın belirli bir karakterin sayısal özelliklerine verilmesi tamamen yapay bir sınıflandırmaya neden olmuştur. Bu dönemin en önemli ismi, sistematiğe ve diğer doğa bilimlerine büyük katkısı olan İsveçli botanikçi Carolus von Linnaeus’dir (Karl fon Linne okunur) (1707-1778). Tipik bir doğa bilimcisi olan Linne, Zooloji, Jeoloji konusunda da önemli eserler vermiş, çok tanınmış bir doğa bilimcisidir. Bilim hayatının bir periyodunu Hollanda da geçirmiştir. Clifford adlı br zengin Hollandalı Linne’yi ülkesine çağırmış ve uzun yıllar orada çalışmalarını desteklemiştir. Linne Hollandadaki çalışması sonucu Clifford’un Bahçesi adlı kitabı yayınlamıştır. Kendisinden çok öğrencileri yeryüzünün bir çok kesimini dolaşarak bitki toplamış ve bunları kendi sistemlerine göre sınıflandırarak, bugün de kullanılan binomial sisteme göre adlandırmıştır. Linne’nin suni sınıflandırma sisteminin şu anda tarihi değeri dışında bilimsel bir değeri olmamakla birlikte Binominal sistem denen bitkilerin iki isimle adlandırılması halen kullanılan önemli bir prensiptir. John Ray (1627-1705) ve nihayet Carl von Linneaus (1707-1778) bitki ve hayvanların sınıflandırılmalarına yeni kurallar getirdiler. Linneaus 1753’de yayınladığı Species Plantarum (Bitkilerin türleri) adlı eserden sonra bitkiler, 1758’de yayınladığı Systema Natura (Doğa Sistemi) adlı eserinde ise hayvanlar iki isimle (Binominal) adlandırılarak yayınlanmış ve canlılar bu tarihten sonra latince olan iki isimle adlandırılmışlardır. Bu metot günümüzde de devam etmektedir. 1753 yılı bitkilerin iki adla isimlendirilmesinde milad kabul edilir. Bu tarihten önce verilen isimler geçersizdir Linne bitkileri salt eşey organlarının sayısına göre sınıflandırmıştır. Oldukça yapay olan bu sınıflandırmada Linne, bitkileri önce erkek organ sayısına göre 24 sınıfa ve dişi organ sayısına göre de 67 ordoya ayırmıştır. Böylece doğal olarak birbirine hiç benzemeyen bitkiler bir araya gelmiştir. Diandria: Veronica (Scrophulariaceae), Salvia (Lamiaceae) Trandria: Iris (Iridaceae), Bergia (Elatinaceae), ve tüm Poaceae Tetrandria: Mentha (Lamiaceae), Ulmus (Ulmaceae) ve Cornus (Cornaceae). Linne’nin, bitki sistematiği konusunda en önemli eserleri Systema Natura (1735), Genera Plantarum (1737) ve Species Plantarum (1753) dur. Özellikle Species Plantarum (Bitkilerin Türleri) adlı eserin ilk baskısının yayın tarihi olan 1753 binominal sistemin uygulanma başlangıcı olması açısından çok önemlidir. Natural= Doğal sistemler: (1760-1880) Bu devirdeki sistematikçiler artık birkaç karaktere göre sınıflandırma yapılamayacağını anlayarak mümkün olduğunca fazla karakter kullanarak bitkileri doğal olarak sınıflandırmaya başlamışlardır. Michel Adanson (1727-1806) ile başlayan ve nümerik taksonominin babası da sayılan Adanson çok sayıda karakteri kullanıp bugün bilinen çok sayıdaki ordo ve familyaları birbirinden ayırt edebilmiş ve gruplandırmıştır. Bernard De Jussieu (1699-1777) ve yeğeni A.L. De Jussieu (1748-1836), bunlardan sonra De Candolle’ler (1778-1893) dönemi, Robert Brown (1773-1858) kendi sistemlerini kurup, bitkiler bugünkü gruplara çok yakın kategorilere ayırmışlardır. Bu devrin en önemli sistemi iki İngiliz tarafından ortaya atılan ve onların adları ile bilinen Bentham-Hooker sistemidir. Bu sistem bir diğer İngiliz araştırıcı Darvin dönemine rastlamakla beraber Darvin 1859’da Türlerin Kökeni adıl eseri yayınladığında araştırıcılar sistemlerinin yarısına ulaşmışlardı. Bu nedenle sistemlerine evrimi yansıtmadılar. Ancak büyük bir tesadüf eseri sistemleri bugün kullanılan filogenetik sistemlerle büyük benzerlik göstermekle birlikte, çam (Pinus) ve benzer kozalaklı bitkilerin tek ve iki çenekliler arasına konması zamanımız sistemleri ile çelişkilidir. Ancak bu sistem halen Avrupa’nın, İngiltere başta olmak üzere bazı büyük herbaryumları (kurutulmuş bitki örneklerinin saklandığı müzeler) tarafından kullanılmaktadır. 19. yüzyıl başlarında dünyanın her yanından gittikçe daha çok toplanan bitkilerin, Avrupa’nın botanik müzelerinde (botanik bahçe ve herbaryumlarında) birikmesi ve yeni araştırma aletlerinin (örneğin mikroskop) keşfi bitkiler hakkındaki bilgilerimizin artışına yol açtı. Böylece sınıflandırmada sadece belirli bir karaktere dayanmaktansa tüm organlardaki (vegetatif ve floral) benzerliklere dayanmanın daha doğal sistemleri doğurduğu anlaşıldı. Bu dönemin taksonomistlerinden M.Adanson (1727-1806) bütün yapay sistemleri reddetmiş ve aşağı yukarı günümüz ordo ve familyalarının eşdeğeri olan taksonları "Familles des Plantes" adlı eserinde tanımlamıştır. "Lamarkizm" teorisiyle iyi tanıdığımız J.B.A.P.M. de Lamarck (1744-1829) ilk adlandırma anahtarını hazırlayan taksonomisttir. De Jussieu’lar (üç kardeş ve bir oğul) bitkileri bir ve iki çenekli, ovaryum durumu, petalin varlığı veya yokluğu, serbest veya bileşik oluşu gibi özelliklere dayanarak sınıflandırdılar. Birçok bitkiyi bugün bildiğimiz gibi sınıflandırmalarına karşın, birçoğunu da doğal olmayan bir şekilde bir araya getirmişlerdir. Bu devrede daha birçok taksonomist sınıflandırma şekilleri geliştirmişlerdir. Örneğin dede, baba, oğul de Candolle’lar, Bentham ve Hooker gibi. Her taksonomistle, bitki sınıflandırması bir adım daha ilerlemiş ve günümüzdeki bilgilere yaklaşmıştır. Darwin’in The Origin of Species adlı eseri ve Wallace’nin araştırmaları bu dönemi otomatikman kapatmıştır. Çağdaş Filogenetik Sistemler (1880-.............) Bu dönem Darwin’in yayınladığı "Türlerin Kökeni" (Origine of Species) adlı eserin zamanın araştırıcıları tarafından kabul edilmeye başlanması ile ortaya çıkmış ve devrin sistematikçileri Aristo zamanında ortaya atılan ve a zamanlara kadar kabul edilen "Türler başlangıçta ne kadar yaratılmışlarsa şimdi de o kadar çeşit halindedirler" mantığı yerine türlerin zaman içinde evrimleşerek değişebileceği görüşünü kabul edip, sistemlerini bu fikre dayandırarak yapmışlardır.Bu devir sistematikçileri, daha evvelce yapılan taksonomik grupları akraba ilişkilerine göre incelemeye başlamışlar ve "soy ağacı" belirlemeye, bitkileri basitten gelişmişe doğru ve biribirleri ile akrabalık ilişkilerine göre gruplamaya çalışmışlardır. Echler, Engler, Prantl, Rendle, Wettstein, Hutchinson, Soo, Emberger, Tahtajan, Cronquist bu sistemin en önemli isimleridir. Bu araştırıcılar daha evvel saptanan gruplarda çok büyük değişiklikler yapmamakla birlikte, bunları her kategori düzeyinde akrabalık ilişkileri içinde ve sırasında, ilkel sayılanlardan gelişmişe (basitten evrimleşmişe) doğru bir sıra ile incelemişlerdir. Bazı Önemli Taksonomik Prensipler: Sistematikte temel kategori olan türün tarifi çok çeşitli yapılmakla birlikte en çok kabul edilen şudur. Tür "yapısal ve işlevsel özellikleri birbirine benzeyen, aynı dış ve iç kimyasal, fizksel koşullara benzer tepkiler gösteren, doğal koşullarda çiftleşerek verimli yavrular meydana getiren bireyler topluluğu" dur. Darwin’in evrim teorisinin ve daha sonraki araştırmalarının iki önemli sonucu olmuştur. Türler değişmez birimler değil, aksine daima değişen bir devamlılık içindedir. Ortak ataya sahip türler, bir sistematik grupta toplanmalıdır ve gruplar filogenetik (Taksonların kökeni ve evrimi ile ilgili) olarak düzenlenmelidir. Türler, belirli bir tipi gösteren bireyler halinde değil, değişken (çeşitlilik gösteren) populasyonlar halindedir. Böylece bu dönemde, bitkilerin gösterdiği karakterlerin evrimsel gelişimleri öğrenilmeye çalışıldı. Hangi özelliklerin ilkel, hangilerinin gelişmiş olabileceği, (örneğin monokotillik mi ilkeldir yoksa dikotillik mi?) ayrıntılı olarak incelendi ve bazı esaslarda anlaşma sağlandı. Bunlara Paleobotanikteki verilerde eklenerek bitki türlerinin ve daha üst hiyerarşideki (cins, familya vd.) taksonların kökenleri ve akrabalık ilişkileri yani filogenileri saptanmaya çalışıldı. Bu şekilde ortak atadan gelen taksonlar aynı gruplarda toplandı ve filogenetik sistemler ortaya çıktı.Bu devir taksonomistlerin ortaya attıkları sistemler arasında az veya çok farklılıklar vardır. Zamanımızın botanikçileri filogenetik yaklaşımı kabul etmekle birlikte, bugüne kadar dünyada bütün taksonomistlerin fikir birliği içinde olduğu veya çoğunluğun kabul edebileceği bir sistem ortaya konamamıştır. Bitkilerin Sınıflandırılması Sınıflandırma tartışılmaz bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç en azından canlıları adlandırma, sonra onları tanıdık kategoriler halinde gruplandırma gereksiniminden kaynaklanır. Ancak böylece mevcut çeşitliliği araştırabilmeye ve anlamaya başlayabiliriz. Bu ihtiyacı sadece taksonomistler ve biyologlar değil, normal insanlarda duyarlar. Zaten bu yüzden sınıflandırma, insanoğlu ile birlikte içgüdüsel olarak başlamıştır. Sınıflandırma eyleminde, birbirine benzer bireyler bir gruba toplanır. Daha sonra bu gruplar kendi aralarındaki benzerliklere göre daha büyük gruplar halinde bir araya getirilir. Bu işlem gittikçe büyüyen ve genişleyen gruplar halinde, tüm canlılar tek bir grup halinde toplanana kadar yükselerek sürer. İşte bu tip sınıflandırmalara Hiyerarşik Sınıflandırma denir. Bir hiyerarşideki düzeylerin, teorik olarak bir sınırı yoktur. Uluslararası Botanik Adlandırma Koduna göre temel kategoriler (düzeyler) aşağıdan yukarı doğru şunlardır: Tür, Cins, Aile, Takım, Sınıf, Bölüm, Alem. Bu kategoriler arasında başka kategoriler ve bunların ast ve üst birimleri bulunabilir. Botanikte kullanılan tüm kategoriler ve varsa düzeylerini belirleyen sonekleri ve birer örnek isim aşağıda verilmiştir. BAZI ÖNEMLİ TAKSONOMİK PRENSİPLER: Sistematik Kategoriler Çevremize baktığımızda birbirinden farklı birçok ot, çalı ve ağaç formunda bitkiler görürüz. Bunlar doğada belirli bir düzen içinde yaşamlarını sürdüren bireylerdir. Biz bunların oluşturduğu populasyonlara, sistematik anlamda tür ya da türaltı birimler olan alttür veya varyete diyoruz. O halde doğada var olan yalnız tür veya türaltı birimlerdir. Diğer bir deyişle dünya yüzünde var olan doğal tek kategori TÜR kategorisidir. Fakat bunları birbirinden daha kolay ayırmak için benzer olanlar birleştirilerek hipotetik taksonlar meydana getirilmiştir. Tür’den yukarıya doğru hiyerarşik bir sıra halinde bu kategoriler sıralanır. Her bir takson o kategoriyi karakterize eden son eklerle yazılırlar. Ancak bu son ekler daha çok Familya seviyesinde önemlidir. Daha büyük kategorilerde bu son eklerin kullanılma zorunluluğu yoktur. Gerçekte var olmayan bu taksonlar yukarıdan aşağıya doğru hiyerarşik sırasıyla şunlardır: Regnum Vegetabile (Bitkiler alemi) Divisio (Bölüm) (-phyta) (Anthophyta) Subdivisio (Altbölüm) (-phytina) (Anthophytina) Classis (Sınıf) (-opsida) ((Dicotyledonopsida) Subclassis (Altsınıf) (-idae) (Rosidae) Ordo (Takım) (-ales) (Fabales) Subordo (Alttakım) (-ineae) Familia (Aile, Familya) (-aceae) (Fabaceae) Subfamilia (Altaile, Altfamilya) (-oideae) (Papilionoideae) Tribus (Oymak) (-eae) (Vicieae) Subtribus (Altoymak) (-inae) Genus (Cins) (Vicia) Subgenus (Altcins) Sectio (Seksiyon) Series (Seri) Species (Tür) (Vicia truncatula) Subspecies (Alttür) Varietas (Varyete) Forma (Form) BİNOMİNAL SİSTEM Her türün insanlarda olduğu gibi bir adı vardır ve bu ad 2 kelimeden oluşur. Bunlardan birincisi o canlının cins adı, ikincisi ise tür adıdır ve bu adlar sistematiğin başlangıç yılı olan 1753’den beri latince olarak ve iki isimli (binominal ) yazılır. Örneğin dağlarımızda doğal yetişen pembe gül’ün adı Rosa canina’dır. Burada Rosa gül cinsinin, canina ise tür’ün adı olup tür adıdır. Esasında bu adın tam yazılışı bu isimlerin sonuna, bu türü dünyaya ilk tanıtan kişinin adı veya kısaltılmışı da eklenerek yazılması gerekir. Örneğin pembe gül’ün adının tam yazılışı Rosa canina L. Olmalıdır. L. Bu türü tanıtan kişinin yani Linneaus (Linne okunur)’un adının kısaltılmış şeklidir. Herhangi bir yazı içinde bitkilerin latince isimleri, dikkat çekmek için, italik harflerle yazılır. Bitkiler 1700 lü yıllara kadar kısa tanımları sayılabilecek birkaç kelime ile adlandırılırdı. Örneğin yumurtamsı yapraklarının kenarları sivri dişli kavak gibi. Linne’nin Species Plantarum adlı eserinin yayın tarihi olan 1753 den beri bitkiler iki adla anılmakta ve bu ad bütün dünyada aynı olmaktadır. Bunlardan birincisi cins adıdır, ikincisi epitet, yani tür adıdır. Bu sisteme binominal sistem denir. Örnek: Pyrus malus L. Elma Bitkinin cins adı daima büyük harfle, tür adı (epiteti) ise daima küçük harfle başlar. Bitki adlarının sonuna, bilim dünyasına ilk tanıtan kişinin adı veya kısaltılmışı yazılır. Adı tek harfle kısaltılan tek kişi Linne’dir. Epitet, iki isimli olması durumunda Capsella bursa-pastoris (L.) Medik şeklinde yazılarak son iki isim birleştirilir. Türün, eğer varsa tür altı kategori yani alttür (subspecies) ve varyete adları da daima küçük harfle başlar. Örnek: Juniperus communis L. subsp. nana Syme (Cüce ardıç) Bitkilere verilen tür adları (epitet’ler), bitkinin ya morfolojik özelliklerinden, ya yetiştiği coğrafik veya ekolojik ortamlardan, ya bir kişinin ya da yer adından gelir. İsimlerin latince olma zorunluluğu olduğundan verilen isimler latinceleştirilir. Juniperus foetidissima Willd. (Kokar ardıç) Juniperus drupacea Lab. (meyvesi drupa tipinde) Juniperus phoenicea L. (Finike ardıcı) Ferula longipenduculata Peşmen (uzun pedunkullu Çakşır) Ferula halophila Peşmen (tuzcul alanda yetişen Çakşır) Iris nectarifera A.Güner (Nektar taşıyan süsen) Abies nordmanniana (Stev.) Spach (Nordmann Göknar’ı) Pentapera bocquetii Peşmen (Bocquet’den) Geranium davisianum Peşmen et Güner (Davis’den) Potentilla anatolica Peşmen (Anadolu’dan) Lathyrus bitlisicus Peşmen (Bitlis Burçağı) Aubrieta anamasica Peşmen et Güner (Anamas’dan) Yetişme ortamından türetilmiş epitetler: Pinus sylvestris L. (sarıçam, ormandan) Ferula halophila Peşmen (Çakşır, tuzculdan) Kişi adından türetilmiş epitetler: Abies nordmanniana (Stev.) Spach Pentapera bocquetii Peşmen et Güner Ekimia bornmuelleriana (hem cins, hem de tür adı 2 ayrı botanikçiye izafeten verilmiştir. Coğrafik yer adından türetilmiş epitetler: Juniperus phoenicea L. (Finike’den) Potentilla anatolica Peşmen (Anadolu’dan) Lathyrus bitlicus Peşmen (Bitlis’ten) Aubrieta anamasica Peşmen et Güner (Anamas’dan) Coğrafik yön adından türetilmiş epitetler: Picea orientalis (L.) Link (doğulu) Linnea borealis L. (kuzeyli’den) Celtis autralis L. (güneyli’den) Helianthemum occidentale Willk. (batılı) Tip Örnek: Bir bitki örneğinin dünyaya tanıtılması sırasında kullanılan ve genellikle o bitkiyi en iyi şekilde temsil ettiğine inanılan örnektir. O bitkini toplandığı yere tip lokalite veya Locus Typicus denir. Aynı bitki birden fazla kişi tarafından farklı adlarla tanımlanırsa, bunlardan ilk tanım geçerli kabul edilir, öbürleri eş ad (sinonim) olur. Örnek: Pinus nigra Arn. (1785), Sin.: Pinus fenzlii Ant. et Kotschy (1867) ÇOK ÖNEMLİ: Bir yazı içinde geçen latince bitki isimleri, diğer yazılardan kolay ayrılması için, diğer yazılardan farklı (italik veya koyu vb.) yazılır. HERBARYUM’LAR Dünya florası, pratik nedenlerle herbaryum materyali, yani kurutulmuş bitki örnekleri üzerine kurulmuştur. Çünkü tüm dünya bitkilerini içeren canlı bir koleksiyon (örneğin bir botanik bahçesi) kurma olanağı yoktur. Herbaryumlar belirli sistemlere (Bentham-Hooker, Engler ve Prantl gibi) göre veya alfabetik olarak düzenlenr. Familya ve cinsler bunlardan birine göre yerleştirildikten sonra, sıra türlere gelir. Türler büyük herbaryumlarda önce fitocoğrafik bölgelere göre gruplandırılır. Belirli bir bölgenin koleksiyonunu yapan herbaryumlarda buna gerek yoktur. Çünkü örneklenecek tür sayısı zaten azdır. Sonra bu türler ya yine filogenetik ilişkilerine göre –ki bu durumda o cins için yapılan en son monografiye uyulur- ya da alfabetik sıraya göre – türlerin yerini bulmada kolaylık sağlar- düzenlenir. Alfabetik düzenlenmiş herbaryumda en önemli çalışma koşulu olan bitkilerin herkes tarafından kolay bulunması sağlanmış olur. Halbuki filogenetik bir sisteme göre düzenlenen herbaryumlarda bitki örneklerinin bulunması ancak o sistemi bilen, profesyonel botanikçiler için mümkündür. Tip örnekleri (bir bitki türünün üzerinden tanımı yapılan ilk örneği) renkli bir karton arasında diğer örneklere göre daha bir özenle saklanır. Herbaryumda çalışan kişi bu örneğin tip örnek olduğunu hemen anlamalı ve incelerken de diğerlerine göre daha fazla özen göstermelidir. Bazı herbaryumlarda Tip Örnekler, güvenlik nedeniyle, genellikle ayrı bir dolaba konur. Hatta özellikle ikinci dünya savaşının acı bombalama tecrübelerinden kaynaklanan fikirle zemin katlarda korunur. Herhangi bir taksona konulamamış örneğin tür adlandırılması yapılmamış örnekler cinsin, cins adlandırılması yapılmamış örnekler ise familyaların sonuna ayrı bir dosya içinde konur. Bitki taksonomistleri için en önemli örnekler bunlardır. BİTKİLERİN ADLANDIRILMASI Bitkiler toplanıp, kurutulduktan sonra (bu safhaların da ayrıntılı teknikleri vardır) herbaryum kartonlarına yapıştırılır ve sıra bunların adlandırılmasına gelir. Bitki örnekler şu kaynaklardan yararlanılarak adlandırılabilirler: 1- Floralar: Türkiye için E.Bossier’in “Flora Orientalis” ve P.H.Davis’in “Flora of Turkey” adlı eserleri temel kaynaktır. 2- Monograf ve Revizyonlar: Bir taksonun (familya, genus gibi) tüm yeryüzü türlerini inceleyen taksonomik araştırmaya monografi, belirli bir alanın türlerini inceleyene de revizyon denir. Revizyonlar genellikle Floralara hazırlık için yapılır. 3- Herbaryumlar 4- Resim ve Şekiller: Bitkilerin resim ve şekillerini içeren kitap ve dergilerden yararlanılır. Bu kaynaklardan yalnız birinden yararlanılarak yapılan adlandırılmaların problemleri vardır. O nedenle en doğru adlandırma metodu Flora veya revizyon kullanılarak yapılan adlandırmalardan sonra herbaryumlardan da kontrol etmektir. Herbaryumlara bakılırken eski örneklerin kim tarafından adlandırıldığına dikkat edilmelidir. Resim ve şekillerden adlandırma çok kullanılan bir metot olmamakla birlikte tanıma yardımcı bilimsel şekiller ve resimler bulununca özellikle çok karakteristik ve gösterişli çiçekli bitkiler için kullanılabilir. Flora, revizyon ve monografilerden bitki adlandırılırken, tayin anahtarından yararlanılır. Tayin anahtarları bitki türleri veya taksonları arasındaki farklı morfolojik karakterlerden yararlanılarak hazırlanır. Anahtarlar temel olarak ikili-çatal (dikotomik) tiptedir. Bazen bunun yanında formüller (çok girişli, multi-acsess) anahtar da kullanılmaktadır. İkili-çatal anahtar hazırlanırken aynı karakterin farklı şekillerinden faydalanılır. Yani her durum için bir karakter ile bunların zıt özellikleri kullanılır (örneğin; petaller sarı – petaller kırmızı. Burada kullanılan karakter petal rengidir, farklı yönleri ise petalin sarı veya kırmızı olmasıdır).Türkiye Florasında kullanılan anahtar Dikotom=Çatallı Anahtardır. Ancak Umbelliferae, Compositae, Graminae familyaları için Formül (MultiAccess= Çok Girişli) anahtarlar da hazırlanmıştır. HERBARYUM’lardır (bir metoda uygun olarak hazırlanmış, kurutulmuş bitki örneklerinin saklandığı müzeler). Yurdumuz bitkileri üzerinde yapılan yaygın arazi çalışmaları uzun yıllar Tohumlu Bitkiler ile Eğreltiler üzerinde yoğunlaştırılmıştır. Yosun, Mantar ve Likenler üzerindeki çalışmalar ise son yıllarda yerli botanikçiler tarafından yoğunlaştırılmış ise de bu gruplar üzerindeki çalışmalar Tohumlu Bitkilere göre henüz oldukça azdır. Algler üzerinde de son yıllarda, özellikle son 20 yıl içinde oldukça yaygın çalışmalar yapılmış, hem deniz hem de tatlı su ekosistemleri incelenmeye başlanmıştır. TÜRKİYE FLORASININ ÖNEMLİ BİTKİ KATEGORİLERİ Türkiye Florası Eğrelti ve Tohumlu bitkilerden oluşmaktadır. Bu dersin konusuna Tohumlu Bitkiler grubu girmekte ise de, ülkemizdeki bütün Tohumlu Bitkilerden (yaklaşık11.000 takson) burada söz etmenin olanağı yoktur. Türkiye Florasında elde edilen verilere göre ülkemizde 174 familyaya ait 1170 kadar cins bulunduğu bilinmektedir. Bu ders notunda bunlardan ülkemiz için önemli olanlarından söz edilecektir. SPERMATOPHYTA (TOHUMLU BİTKİLER) Subdivisio GYMNOSPERMAE (Açık Tohumlular) Türkiye Florasında Gymnosperm’ler 1.ciltte Eğreltilerden hemen sonra, Angiosperm’lerden ise hemen evvel yer almaktadır. Bu alt bölüme giren bitkilerde tohumu oluşturan tohum taslakları megasporofil (karpel veya kozalak yaprağı) üzerinde açık bulunur. Bu yüzden tohum da açıkta oluşur. Etrafı bir meyva ile çevrili değildir. Polen doğrudan doğruya tohum taslağı üzerine gelir ve çimlenir. Yani bir stigma ve stilus yoktur. Bu grubu Angiosperm’lerden ayıran diğer özellikler şunlardır: 1234- Çok kotiledonludurlar Odunlarında trakeler bulunmaz (Gnetales hariç) Reçine kanalı taşıyanlar mevcut. Çiçekler erkek ve dişi kozalaklar halinde bulunur ve her zaman tek eşeylidir. Bitkiler monoik veya dioiktir. Erkek çiçekler polen keselerinden, dişi çiçekler tohum taslaklarından ibarettir. 5- Gnetum ve Encephalartus hariç diğerleri rüzgarla tozlaşır (Anemofili) 6- Hepsi odunlu bitkilerdir. Bugün yaşayan Gymnospermler genellikle kuzey ve güney yarıkürenin ılıman kuşaklarında geniş ormanlar meydana getirir. Bunların mezozoikte çok geniş alanlar kapladığı fosil araştırmalardan anlaşılmaktadır. Paleobotanik araştırmalardan elde edilen bir diğer bulgu ise Jeolojik devirlerde 10.000 kadar türü bulunan Gymnosperm’lerin bugün ancak 800 tür ile temsil edildikleridir. Bunun nedeni bu grup bitkilerin meyvalarının bir koruma yapısından, meyva kabuğu, yoksun olmaları nedeni ile iklimsel değişikliklere kapalı tohumlular kadar dayanıklı olmamalarıdır. Gymnospermler başlıca 4 sınıfa ayrılır: 1234- Cycadopsida (şu anda dünyada yaşayan üyesi yok) Coniferopsida Ginkgopsida Gnetopsida 2. Sınıf CONIFEROPSIDA (Kozalaklı Bitkiler, İğne Yapraklılar): Genellikle herdem yeşil, iğne veya pulsu yapraklı ağaç ve çalılardır. Özellikle kuzey yarımkürede geniş ormanlar meydana getirirler. Bu ormanlara ibreli ya da iğne yapraklı ormanlar denir. İki ordoya ayrılır: 1- Corditales (Paleozoik ve Mezozoik de yaşamış bitkilerdir. Çok iri yapraklı, dallanan gövdeli, iri ağaçlardır). 2- Ülkemizde doğal yetişen Pinales (Coniferales) fertleri çoğu herdem yeşil, ağaç ve çalılardır. Bazılarında yalnız uzun sürgünler, bazılarında ise hem uzun hem de kısa sürgünler bulunur. Genellikle dioik bitkilerdir. Önemli familyaları şunlardır: PINACEAE (Çamgiller): İğne yapraklı ağaç ve çalılardır. Yapraklar ya demet halinde veya tek tek çıkarlar. Çoğu türler yaprak dökmez. Çiçekler erkek ve dişi kozalaklarda toplanır. Dişi kozalaklar iri ve odunsudur. Erkek kozalaklar ufak ve yumuşaktır. Hepsi rüzgarla tozlaşır. İki alt familyası vardır: 1. Alt Fam. ABİETİOİDEAE: Genellikle uzun sürgün taşıyan bitkilerdir. Erkek ve dişi kozalaklar ibrelerin (iğne yapraklar) koltuğundan çıkar. Önemli cinsleri şunlardır: Abies (Köknar), Picea (ladin), Larix (Melez), Cedrus (Sedir). Larix ve Cedrus’da kısa sürgünler de vardır. Larix kışın yaprak döker yalnız Avrupa da yetişir, ülkemizde yok. . Ülkemizde doğal olarak yetişen taksonlar ve yayılışları: Abies nordmanniana (Kafkas Göknarı): Kozalaklar dik konumldur. Trakya da yoktur. Rus sınırından Uludağ’a kadar, Kuzey Anadolu dağlarında yaygın üç alt türü bulunur: A.n. subsp. nordmanniana: Rus sınırından Melen ırmağına kadar A.n. subsp. bornmulleriana: Uludağ Göknarı, Marmaraya kadar A.n. subsp. equi-trojana: Kaz dağı Göknarı, Bu dağa endemik A. cilicica: Toroslarda, Maraş çevrelerinden Fethiye çevrelerine kadar kesintili bir yayılış gösterir, saf ve diğer Gymnosperm’ler ile karışık ormanları oluşturan iki alt türü vardır: Abies cilicica subsp. cilicica: Orta ve Doğu Toroslarda Abies cilicica subsp. isaurica: Konya dağları ve Batı Akdeniz’de Picea orientalis: Doğu Ladini. Rus sınırından Ordu çevrelerine kadar gelir, ekonomik açıdan önemli bir ağaçtır. Kozalaklar sarkık konumludur. Cedrus libani: Toros Sediri. Maraş-Muğla illeri arasında Toros Dağlarında yaygın. Kesintili bir yayılışı var, ancak en güzel ve geniş ormanları Antalya-Elmalı çevrelerindeki Çığlıkara ormanlarıdır. Ayrıca bu silsile dışında Sultan Dağı (Akşehir), Erbaa-Niksar çevresinde de var. Picea orientalis 2. Alt Fam. PİNOİDEAE: Ülkemizde en geniş iğne yapraklı ormanları oluşturan Pinus (Çam) cinsi bu alt familyadadır. Herdem yeşil, iri ağaçlardır. Yapraklar uzun sürgünlerin ucundan birli, ikil, üçlü, beşli demetler halinde çıkar. Ülkemizdeki bütün çam türleri iki ibrelidir. Adları ve kabaca yayılışları: Pinus sylvestris (Sarıçam): Karadeniz dağları, Akdağmadeni, Sündiken Dağları, Murat Dağı. Doğuda Pınarbaşı, batı da Çivril çevreleri en güney yayılışıdır. Akdenizde yok. P. nigra subsp. caramanica (Karaçam): Ülkemizde en geniş çam ormanlarını oluşturan türdür. Orta Anadolu’nun etrafını bir kuşak gibi çevirir. Doğu ve GD Anadolu’da doğal yayılış göstermez. . P. brutia (Kızılçam): Akdeniz ve Ege bölgelerinin sahil kesimlerinde normal olarak deniz kenarından 1000m ye kadar olan yüksekliklerde bulunur. Ancak aynı bölgede yer yer 1400m ye çıktığı yöreler vardır. P. pinea (Fıstık çamı): Akdeniz ve Ege bölgelerinde (örneğin Bergama Kozaklı yaylası) ufak topluluklar halinde, Artvin ve Trabzon’da enklav halinde bulunur. 400 m ye kadar yayılış gösterir. Son yıllarda yerleşim yerlerinde yaygın dikimi yapılır. Tohumları yemeklerde kullanılır. P.halepensis (Halep çamı): Akdeniz ve Ege bölgesinde, dağınık ve kesintili bir yayılış göstererek, alt seviyelerde ufak topluluklar halinde bulunurlar. CUPRESSACEAE (Servigiller): İğne ya da pulsu yapraklı, herdem yeşil ağaç ve çalılardır. Üç alt familyası vardır: 1. Alt Fam. Thujoideae: Thuja (Mazı). Odunsu, ufak kozalaklı, pulsu yapraklı bitkiler. Türkiye’de çit bitkisi olarak yetiştirilir. 2. Alt. Fam. Cupressoideae: Cupressus (Servi). Herdem yeşil, iri kozalaklı, pulsu yapraklı bitkiler. 12 türünden yalnız biri (C.sempervirens) ülkemizde doğal olarak yetişir, Köprülükanyon Milli Parkında (Manavgat). 3. Alt Fam. Juniperoideae: İğne ve pulsu yapraklı ağaç ve çalılar. Kozalaklarının etli oluşuyla diğer familyalardan ayrılır. Genç sürgünlerin ucunda genellikle üç pul ile (karpel) bunların üzerinde ve açıkta üç tohum taslağı bulunur. Tohum taslakları döllendikten sonra, pullar etlenerek kalınlaşmaya başlar ve erginleştiğinde tohumları tamamıyla örter ve bakka (üzümsü) bir meyveyi andıran tipik kozalak meydana gelir. Monoik olan bu bitkilerin erkek çiçekleri her sporofil üzerinde bulunan 3-4 polen kesesinden ibarettir. Juniperus (Ardıç) ile Kuzey Yarıkürede yayılan 60 kadar türü vardır. Ülkemizde 8 türü bulunmaktadır. Bunlardan 4’ü pulsu, diğer 4’ü ise dikenli yapraklıdır. Juniperus türlerinin büyük ekonomik değerleri vardır. Anadolu’da toprak damlı evlerde kereste olarak kullanılır. Odun olarak da çok kullanılır. Kerestesi güzel kokulu olduğu için bazı ev eşyaları, dolap, sandık vb. yapımında kullanılır. Ayrıca çeşitli kimyasal maddeler elde edilir. J. communis türünün tohumlarından elde edilen kokulu madde Cin içkisinin yapılışında kullanılır. 3.Sınıf TAXOPSIDA Taxaceae (Porsukgiller): Çiçeklerinin dal ucunda teker teker bulunuşu ve tohum taslağının birkaç örtü pulu ile çevrelenişi bundan önceki gruplardan evrimli olduğunu gösterir. Herdem yeşil, iğne yapraklı, ağaç ve çalılardır. Bu familyadan ülkemizde bir cins ve tür doğal olarak yetişmektedir: Taxus baccata (Porsuk): Anadolu’nun Kuzey, Batı ve Güney bölgelerinin dağlarında bulunur. Tohum taslağı etrafını çeviren çıkıntı, meyve erginleştiğinde etlenerek kadeh şeklini alır ve tohumu sarar. Kırmızı renkli olan bu yapı tatlı olup, yenir. Buna arillus denir. Bitkinin etli kısımları hariç, öbür kısımları zehirlidir. Genç yapraklardan elde edilen taxin alkoloidi antispazmotik etkiye sahip olup, antiepileptik olarak kullanılır. 4. Sınıf GNETOPSIDA Gymnospermlerle Angiospermler arasında geçit bitkileri olmaları en önemli taksonomik özellikleridir. Angiospermlerle yakın özellikleri şunlardır: 123456- Sekonder odunlarında trakeler vardır. Yapraklar karşılıklıdır, bazılarında ağsı damarlıdır. Reçine kanalları yoktur. Çiçeklerinde gerçek periant vardır. Bir kısmında tozlaşma böceklerle olur Basit bir çifte döllenme Gnetales: Ordosunun üç familyası vardır. 1Ephedraceae: Yeryüzünün kurak kesimlerinde yetişen ağaççık ve çalılardır. Dallar atkuyruklarını andırır. Yapraklar karşılıklı, indirgenmiş ve zarsı. Dallar yeşil renkli olup, fotosentez yapar. Hermafrodit, monoik veya dioik bitkiler. Çiçekleri Angiospermleri andırır. Ülkemizde üç türü vardır: Ephedra major, E.campylopoda ve E. distachya.. genç dallardan elde edilen Ephedrin alkoloidi tıbbi amaçla kullanılır. 2- Welwitschiaceae ve Gnetaceae: Familyaları ülkemizde yetişmez. Gymnosperm’lerin yurdumuzda en zengin cins ve tür ile temsil edilen, aynı zamanda en geniş ormanlarını (ibreli) oluşturan familyası Pinaceae’dir. Bu familya ya ait 4 cins yurdumuzda doğal olarak yetişmektedir. Cupressaceae familyasının 2, Taxaceae familyasından ise bir cins yurdumuzda yetişir. Ephedraceae familyasının da bir cinsi yurdumuzda yetişmekte olup, bu cinse ait türlere ormanlık alanların dışında da rastlandığı halde, diğer familyalara ait cinsler ya ormanlar veya orman tahrip alanlarında yetişirler. Gymnosperm cinsleri arasında yurdumuzda en çok tür ile temsil edilen Juniperus olup, yurdumuzda bu cinsin 8 türü yetişir. İkinci sırayı Pinus 5 tür ile alır. Abies ise 2 tür ile temsil edilmektedirler. Taksonomik olarak Gymnosperm olmakla birlikte, onlar ile çiçekli bitkiler arasında geçiş formu sayılan ve bu nedenle en evrimleşmiş Gymnosperm cinsi sayılan Ephedra’nın ise yurdumuzda 3 türü yetişmektedir. Habitus olarak da diğer Gymnosperm’lerden farklı olarak kısa boylu çalı şeklinde olan bu cinsin türleri step sahalardaki taşlık ve kayalık yerlerde bulunurlar ve tıbbi açıdan önemli bitkilerdir. ALT BÖLÜM: ANGIOSPERMAE: Kapalı Tohumlular Gerçek çiçekli bitkilerdir. Tohum taslakları meyve yaprakları (karpel) tarafından örtülür. Tohum taslağı ve karpelden oluşan bu yapıya ovaryum denir. Genel özelliklerini şöylece sıralayabiliriz: 1- Odunlarında hem trakeler hem de trakeidler vardır 2- Genellikle reçine kanalı taşımazlar 3- Çiçekler genellikle hermafrodittir 4- Gerçek çiçek örtü yaprakları bulunur 5- Genellikle böceklerle tozlaşırlar 6- Çoğunlukla otsu bitkilerdir 7- Bir veya iki çeneklidirler 8- Yapraklar genellikle geniş ayalı, ağsı veya paralel damarlıdır 9- Yeryüzünün her yerinde yaygın olarak bulunurlar 10- Gymnospermlerin 800 türüne karşılık, 250.000 kadar türü vardır İki sınıfa ayrılır: 1- Sınıf DICOTYLEDONOPSIDA = İKİ ÇENEKLİLER Genel Özellikleri: 12345- Embriyolarında simetrik durumda iki çenek vardır Ana kök yan köklere baskındır Gövde iletim demetleri dairesel dizilişli ve açık koleteral Yapraklar genellikle ağsı damarlı Tipik çiçek formülü: S5 P5 A5+5 G(5) -- S4 P4 A4+4 G(4) RANUNCULACEAE (Düğünçiçeğigiller): Çoğunlukla K.Yarıkürenin ılıman ve soğuk kesimlerinde yaygın; bir çok süs bitkisi, tıbbi, zehirli bitkiler. Tek yıllık, ancak çoğu Toprakaltı gövdeli veya rizomlu çok yıllık otsu bitkiler. Yapraklar genellikle alternat; çoğunlukla çok parçalanmış veya palmat lobludur, bazen de tam kenarlıdır; genellikle stipülsüzdür. Çiçek durumu bazen tek, fakat çoğunlukla rasemoz veya kimözdür. Anemone ve Nigella’da çiçeğin altında koruyucu bir yaprak, involukrum vardır. Çiçekler genellikle düzgün ve hermafrodittir; Çiçek kısımları reseptakulum üzerinde tipik olarak spiral, bazen spiral, bazen dairesel dizilişli. Sepal sayısı bazen 3, çoğunlukla 5tane ve petaloiddir. Gerçek kaliks ve korolla ender olarak (Ranunculus) görülür. Stamenler çok sayıda. Karpel sayısı tek veya çok. Meyve folikül veya aken tipte. Tohumlarında bol endosperm vardır. Familya özellikle çiçek yapısında ve tozlaşma yöntemlerinde geniş varyasyon gösterir. Genellikle böcekle tozlaşma yöntemi hakim olmakla birlikte tek yıllık türlerin çoğu kendidöllektir, bazı Thalictrum türleri ise rüzgarla tozlaşır. Ranunculaceae’de stamenlerin erken gelişimi (protandry) veya ovaryumun erken gelişimi (protogny) ile çapraz tozlaşma sağlanır. Ranunculaceae ve Rosaceae familyaları birbirine çok benzemekle birlikte, Rosaceae’de bitki çiçek parçalarının dairesel dizilişli olması en önemli fark olup, bu nedenle gülgiller daha evrimleşmiş kabul edilir. Helleborus (Çöpleme), Nigella (Çörek otu), Aquilegia, Delphinium (çiçekte meyva 3 adet): Consolida orientalis (çiçekte meyva bir adet) Aconitum, A.orientale, A.nasutum (kurtboğan): Ranunculus (Su düğün çiçeği), Adonis (kan damlası), Thalictrum, Anemone (Dağ lalesi) Clematis (Ak asma, sarılıcı çalı). PAPAVERACEAE (Haşhaşgiller): Esas olarak Kuzey ılıman kuşak; tıbbi ve süs bitkileri. Dokularında süt boruları bulunur, çoğunlukla da lateks renklidir. Genellikle otsu, ender olarak da çalılardır. Yapraklar sarmal ender olarak üst yapraklar karşılıklı veya çevrel, tam kenarlı, loblu veya parçalı, stipülsüz. Çiçekler teker teker veya demetler halinde bulunur. Stamenler çok sayıdadır. Ovaryum tek karpelli, üst durumlu, 2 veya çok karpelden oluşur. Meyva porisid kapsül veya çok tohumlu iki karpelli kapsüldür. Papaver (Gelincik, meyva kapsül), P. somniferum (Haşhaş), Glaucium (Çiçek genellikle turuncu, meyve ince, uzun), Chelidonum, Hypecoum, Fumaria, Reomeria, Corydalis. BRASSICACEAE (CRUCIFERAE) : Lahanagiller, Turpgiller, Haçlıgiller): Kozmopolit bitkiler, Akdeniz havzası, Güneybatı ve Orta Asya’da yoğun; bazı önemli sebzeler ve bahçe bitkileri. Çoğunlukla tek veya çok yıllık otsu bitkiler. Yapraklar genellikle alternat ve stipülsüz. Örtü çok değişken, tüyler basit, çatalsı, çok dallı, yıldızsı veya peltat. Çiçek durumu rasemoz veya korimbus. Çiçek yapısı oldukça basit: 4 sepal; 4 petal; 4 uzun, 2 kısa 6 stamen (tetradinam). Stamen sayısı bazen 4, nadiren 2 de olabilir; ovaryum iki karpelli ve üst durumlu. Bu temel çiçek yapısında bazen farklılıklar olabilir. Bazı sepaller kese şeklini alabilir. Yine stamenlerin tabanında yer alan nektaryumlar farklı özellikler gösterebilir. Meyve de oldukça karakteristiktir: Meyve yalancı bir septumla ayrılmış kapsüldür. Bu meyveye özel olarak, eğer boyu eninin 3 mislinden kısa ise SİLİKULA, uzun ise SİLİKVA denir. Meyve uzun, veya kısa ya da küresel, kanatlı veya kanatsız, saplı veya sapsız vb. olabilir. Meyvenin gösterdiği çeşitlilik, familyanın tribüs, cins ve tür düzeyindeki sınıflandırılmasında geniş olarak kullanılır. Tohum endospermsiz. Embriyonun şekli, pozisyonu ve çeneklere göre durumu gibi özelliklerin de büyük taksonomik önemi vardır. Ülkemizde 85 cinsi ve birçok türü vardır. Ülkemizde doğal yetişen bazı cinsleri aşağıdadır: Sisymbrium, Alliaria, Hesperis, Matthiola, Cheiranthus (Şebboy), Arabis, Aubrieta, Cardamine, Rorippa, Isatis (Çivitotu), Alyssum, Erysimum, Draba, Lepidium (Tere), Iberis, Thlaspi, Brassica (Lahana), B. oleracea var. germifera (Brüksel lahanası); var. angiloides (Alakaş), var. capitata (Baş lahanası), var. botrytis (Karnabahar). Brassica napus (Şalgam), B. rapa (Kolza lahanası), Raphanus (Turp), R.sativus var.sativus (Adi turp) var. radicula (Kırmızı turp), R. raphanistrum (Bayır turpu, tarla arsız otu), Sinapis (Hardal), S. alba, S. nigra, tohumlarından hardal yağı elde edilir. Eruca sativa (Roka) salata olarak yenen lezzetli aromatik (kokulu) ot. Familya ekonomik yönden oldukça önemlidir. 8000 yıldan beri Brassica oleaceae tarımının yapıldığı biliniyor. Sebze ve baharat olarak kullanılmasından başka, bitki boyası, yağlık tohum elde edilmesinde, familya son derece önemlidir. Soya, pamuk, yer fıstığı ve ayçiçeğinden sonra gelen bir yağ bitkisi olan kolza’dan yağ elde edildikten sonra kalan posası, hayvan yemi yapımında kullanılır. Ancak bu familya üyelerinden elde edilen yağ daha çok sanayide kullanılır. Familyanın bahçe çiçekçiliğinde de önemi vardır. Şebboy, İberis vb. güzel çiçekli cinsler bahçelerde yaygın kullanılır. CISTACEAE (Ladengiller); Temelde kuzey ılıman, özellikle Akdeniz havzası; bazı süs bitkileri ve kokular. Cistus creticus, C. salviifolius her ikisi de makilik alanlarda, C. laurifolius ise orman tahrip yerlerinde, özellikle yangın geçirmiş çam ormanlarının olduğu yerlerde yaygın. CARYOPHYLLACEAE (Karanfilgiller): Yeryüzü, daha çok Kuzey ılıman kuşak, özellikle Akdeniz havzası; birçok bahçe bitkisi, özellikle karanfiller. Tek veya çok yıllık otsu bitkiler. Yapraklar karşılıklı, nodyumlar şişkin. Çiçek durumu genellikle kimöz. Çiçekler düzgün ve hermafrodit. Kaliks 4-5 serbest veya bişeşik sepalden oluşur. Korolla 4-5 serbest petalden meydana gelir, bazen petaller körelmiştir. Stamenler genellikle 8-10 tane. Ovaryum üst durumlu, 2-5 karpelli, tek lokuluslu, karpeller bileşik. Meyve çoğunlukla dentisit kapsül. Tohum çok sayıda, embriyo kıvrık, besleyici doku çoğunlukla perisperm (Diploid çekirdekten oluşan doku). Arenaria, Minuartia, Cerastium, Stellaria, (Kuşotu), Silene (Nakıl, ülkemizde 120 türü var), Dianthus (Karanfil, 80 türü var), Gypsophila (Çöven), G. arrostii,(Tahin helvası ve lokum yapımında) Saponaria (Sabunotu), S. officinalis, Herniaria, Paronychia Türkiye Florasında bu cins Illecebraceae familyası içinde işlenmiştir. CHENOPODIACEAE (Ispanakgiller, Kazayağıgiller): Ilıman ve subtropikal, genellikle tuzlu habitatlarda yetişir. Beta, B. vulgaris (Şekerpancarı), B. adanensis, Spinacia, S. oleracea (Ispanak). Bunların yanında ülkemizde özellikle tuzcul alanlarında yaygın çok sayıda cinsi vardır. HYPERIACEAE (GUTTIFERAE) Kantarongiller): Kozmopolit, fakat tropiklerde yoğunlaşmış; meyveler, droglar, zamk (gum) boya ve kozmotikler. Hypericum cinsinin ülkemizde çok türü var. MALVACEAE (Ebegümecigiller): Kozmopolit bitkiler, çoğu Güney Amerika’da yoğunlaşmış, ekonomik lif ve süs bitkileri. Malva (Ebegümeci), Hibiscus, Alcea-Altea (Hatmi), Gossypium (Pamuk) GERANIACEAE (Turnagagasıgiller: Ilıman ve subtropikal bitkiler. Pelargonium (Sardunya), Geranium (Turnagagası), Erodium (Dönbaba). Süs bitkileri. ACERACEAE (Akçaağaçgiller): Çoğu Çin’de, kozmopolit ağaçlar. Acer (Akçaağaç). Yaprak döken ormanlarda, çoğunluk karışık. TAMARIACEAE (Ilgıngiller): Ilıman kuşak ve subtropiklerde, özellikle denizel ve kumlu ortamlarda; süs bitkileri ve drog, tanin ve boya gibi ürünler. Tamarix epidermis üstüne direk tuz salarlar. Dere yataklarında yaygın. Süs bitkisi olarak bahçelerde, yol kenarlarında kullanılıyor. FABACEAE (LEGUMINOSAE : Baklagiller): Dünyada 17.000 civarında türü var. Dünyanın tür sayısı bakımından zengin 3. familyası kozmopolit; önemli yiyecekler, süs bitkileri ve boya, kereste gibi kaynaklar. Ağaç, çalı, ot, sucul, kurakçıl, tırmanıcı, vb. çok çeşitli özellikleri içeren, dünyanın üçüncü büyük familyasıdır. Bu bitkilerin ortak özelliği, meyvalarının legümen tipte olmasıdır. Fabaceae’nin bir genel özelliği, köklerinde hava azotunu toprağa bağlayan Rhizobium bakterileri içeren nodüllerin bulunmasıdır. Çok değişkenlik göstermesine rağmen, yapraklar genellikle alternat, bileşik-pinnat ve stipüllü. Çiçek’ ler familyaya has ve kelebek şeklinde, genellikle zigomorf ve hermafrodit (erselik), nadiren aktinomorf ve tek eşeyli. Sepal (4-) 5, bileşik; Petal (1-) 5. Çiçek tipik bir yapıda: bir bayrakçık, iki kanatçık ve bir kayıkçıktan (iki petal az veya çok kaynaşmıştır) oluşmuştur. Stamenler 10 tane, filamentler çoğunlukla bileşik (diadelf) 9 bileşik 1 ayrı. Ovaryum üst durumlu, tek karpelli. Meyve tipik olarak legümen veya nadiren lomentum ( yer fıstığı gibi boğumlu) tipinde, oldukça varyasyon gösterir. Tohumlarda endosperm yok veya çok az var. Geokarpi (Arachis hypogea) Amficarpi gorulur. Lathyrus amficarpum, Vicia angustifolia Mimosoideae: Yapraklar bipinnat; çiçekler aktinomorfik; stamen 10 veya çok. Acacia (Akasya), Mimosa (Küstümotu), Albizzia (Gülibrişim) Caesalpinioideae: Yapraklar genellikle pinnat, bazen bipinnat; çiçekler az çok zigomorfik; stamenler 10 veya az, genellikle serbest. Cercis siliquastrum (Erguvan), Ceratonia siliqua (Keçiboynuzu): Her ikisi de maki lerde yetişir Keçiboynuzu’nun meyve ve tohumlarından şeker, nişasta, yağ, tanen, kauçuk, protein, musilaj elde edilir. Papilionoideae: Ülkemizde zengin sayıda cins ve tür ile temsil edilen bu taksonda, yapraklar pinnat; çiçekler zigomorf; stamen 10; genellikle birleşik. Familya bitkilerinin çoğunu bünyesinde barındırdığı için tür sayısı fazladır ve bu nedenle bu alt familya 17 tribusa ayrılır. Bazı önemli cins ve türleriyle birlikte bunların birkaçı aşağıdadır: Astragalus (Geven, dünyada en çok türü (2500) olan cins), Spartium junceum (Katırtırnağı), Ononis (Kayışkıran), Medicago (Yonca), Trifolium (Üçgül), Colutea (Patlangaç), Glycyrrhiza (Meyan), Arachis hypogea (Yerfıstığı), Cicer (Nohut), Vicia (Fiğ), V. faba (Bakla), Lathyrus (Burçak), Pisum sativum (Bezelye), Glycine max (Soya), Phaseolus vulgaris (Fasulye), Lens esculenta (Mercimek), Lupinus (Acıbakla), Lotus (Gazal boynuzu), Robinia (Yalancı Akasya), Onobrychis (Korunga). Familyanın ekonomik önemi çok fazladır. Bakliyat denen besleyici değeri yüksek yiyecekler, bu familyanın türleridir. Yağlık tohum bakımından önemli kaynak olan soya ile yerfıstığı da bu familyadandır. Her ikisi de ülkemizde, özellikle sıcak yörelerde 2. ürün olarak yetiştirilmektedir. Ayrıca yem, süs bitkileri olarak büyük önem taşır. ROSACEAE (Gülgiller): YERYÜZÜ, ÖZELLİKLE Kuzey ılıman bölgeler; bir çok meyve ve süs bitkisi. Yaprak döken veya herdem yeşil ağaç, çalı, çalımsı veya çok yıllık otsular. Odun anatomisi ilkeldir. Yapraklar genellikle alternat, basit veya bileşik, stipüllü. Çiçekleri gösterişlidir, genellikle erselik ve düzgün, yani aktinomorf, ovaryum alt, üst veya orta durumludur. Rosaceae çiçeğinin ortak bir özelliği de epikaliksinin olmasıdır. Sepal ve petal genellikle 5 tanedir, fakat katmerlenebilir. Stamenler çok sayıda ve spiral diziliş yerine daireseldir. Karpeller genellikle çok sayıda ve serbest, bazen bir tane; her karpelde iki tohum taslağı var. Meyve oldukça değişken özelliklerdedir, etli veya kuru olabilir. Alt ve orta durumlu ovaryumu olan cinslerde yalancı ve bileşik meyve oluşumu görülür. Örneğin Elma da hakiki meyve, yerken ağza gelen zarsı kısımdır. Çilek ise bileşik meyvedir. Tohumları endospermsiz. Çiçekler bazen kısır. Tozlaşma genellikle böcekle olur. Birçoğu vegetatif olarak da ürer. Önemli bitkileri: Spirea (İspir, süs çalısı), Fragaria (Çilek), F.vesca, Potentilla (Beşparmakotu), Rubus (Böğürtlen), R. idaeus (Ahududu), Alchemilla, Sanguisorba, Sarcopoterium spinosum (abtestbozan), Rosa (Gül), Prunus domestica (Erik), Cerasus avium (Vişne), C. vulgaris (Kiraz), Persica communis (Şeftali), Amygladus communis (Badem), Armeniaca vulgaris (Kayısı), Eriobotrya japonica (Yenidünya, Malta eriği), Amelanchier, Cotoneaster, Crataegus (Alıç), Sorbus (Üvez), Mespilus germanica (Muşmula), Malus communis (Elma), Pyrus (Ahlat), P. communis (Armut), Cydonia vulgaris (Ayva), Pyracantha coccinea (Ateşdikeni), Laurocerasus officinalis (Karayemiş, yalnız Karadenizde ve biraz da Marmara’da yaygın). Birçok meyve ve süs bitkisine sahip olduğu için ekonomik önemi çok büyüktür. APIACEAEA = UMBELLIFERAE (Maydonozgiller): Kozmopolit, önemli besin, baharat, kokulu bitkiler, ilaçlar ve parfümler. Çoğu tek, iki veya çok yıllık otsular. Gövde içi boş, bazen stolonlu veya yastıksı, nadiren odunsu. Yapraklar alternat, genellikle bileşik-ternat veya pinnat, çoğunlukla stipülsüz. Tipik çiçek durumu basit veya bileşik şemsiyedir; bazen tek çiçek (indirgenme ile oluşmuş) veya sayısız çiçeklerden oluşan bir başcık halinde (Eryngium). Çiçekler şemsiyede, dıştan içe doğru bir sıra ile olgunlaşır. Çiçek yapısı indirgenmiş bir kaliks; 5 petal; 5 serbest stamen; iki karpelli ve iki lokuluslu, alt durumlu bir ovaryum, iki stilustan oluşan bir stilopodyum (nektaryum taşıyan tabanları şişkinleşmiş olan). Az varyasyon gösteren bu çiçek yapısındaki stilopodyum familya için karakteristiktir. Meyve olağanüstü varyasyon gösterir. Kuru şizokarp tipindeki meyve bir septumla birer tohumlu iki merikarpa bölünür. Merikarplar, meyve olgunlaşınca kopan ve karpofor dediğimiz bir sapa bağlıdır. Merikarpların dış yüzünde 5 çıkıntı vardır, bu çıkıntıların arasında da reçine kanalları vardır, bu çıkıntıların arasında da reçine kanalları bulunur. Meyvenin bu saydığımız kısımları oldukça farklı özellikler göstermektedir. Bu farklılıklar özellikle cinslerinin ayrılmasında kullanışlıdır. Meyvelerinin dışında çıkıntılı, diklenli yapı olması bunların bir yere tutunmalarını ve böylece bitkinin yayılışını kolaylaştırır. Brassicaceae (Turpgiller) familyasında olduğu gibi No fruit, no name!!!! Kuralı bu familya için de geçerlidir. Eryngium (Eşek, Deve veya Boğa dikeni), E.thorifolium, Daucus carota (Havuç), Pimpinella anisum (Anason), Carum sativum (Karaman Kimyonu) veya Cuminum ciminum (Kimyon), Petroselinum crispum (Maydonoz), Anethum graveolens (Dereotu), Apium graveolens (Kereviz), Conium maculatum (Baldıran), Ferula (Şeytan teresi, Çağşır otu), Foeniculum vulgare (rezene, salatalarda kullanılır), Turgenia ve Caucalis (Pıtrak), Echinophora (Step bitkisi). Sebze, baharat ve yemlik olarak kullanılan bir çok bitki dışında bazı türler tıbbi’dir. Bahçe bitkisi olarak kullanışı azdır. ASTERACEAE: COMPOSITAE (Papatyagiller): Fabace’de olduğu gibi, ülkemizde tür sayısı açısından en zengin familya olması nedeni ile, Floramız’ın tam bir cildi ayrılan 2. familyadır. Aynı zamanda Dünyada yetişen 25.000 kadar türü ile dünyanın en çok türe sahip familyasıdır. kozmopolit; sebzeler, süs bitkileri, insektisitler ve ilaç elde edilen tıbbi bitkiler. Yapraklar alternat veya karşılıklı, nadiren dairesel. Stipüller yok. Çoğunlukla basit, nadiren bileşik. Asteraceae’nin en önemli özelliği çiçek durumu ve çiçek yapısıdır. Çiçek durumu çiçek tablası (reseptakulum) üzerinde dizilmiş çok sayıda çiçek ve bu çiçekleri çevreleyen braktelerin oluşturduğu kapitulum (başcık) şeklindedir. Kapitulum tek bir çiçekmiş gibi görünür. Gerçekten biyolojik olarak, tek bir çiçekmiş gibi işlevini yürütür. Ovaryum alt durumlu ve bir lokuluslu. Kaliks pappus denen tüy, pul ve dikencikler haline gelmiş ve aken tipte meyvenin dağıtılmasında etkilidir (sipsela). Bazen tamamen körelmiştir. Korolla 5 birleşik petalden oluşur. Stamenler 5 tane. Anterler stilusun etrafında kaynaşmıştır (singenesis). Çiçekler dıştan içe doğru açılırlar. Kapitulumlar diziliş, büyüklük ve sayı bakımından oldukça varyasyon gösterir. Çiçekler hermafrodit, erkek, dişi veya bazen kısır olabilir. Korollanın yapısına göre iki tip çiçek vardır: tüpsü (korolla tüp şeklinde) ve dilsi (korollanın bir tarafı yırtık ve dolayısıyla dil şeklinde). Bir kapitulumdaki çiçeklerin hepsi dilsi veya hepsi tüpsü ya da karışık dizilişte olabilir. Meyve bir tohumlu ve aken tipte. Tohumlarda endosperm yok. Lactuca sativa (Marul), Crepis (50), Hieracium (100), Taraxacum (Karahindiba, 40) Tragopogon (Yemlik), Centaurea (Peygamberçiçeği, 180), Cirsium (Köygöçüren, 80), Cynara (Enginar), Echinops, Onopordum (18), Eupatorium, Doronicum (20), Senecio (40), Tussilago farfara (Öksürükotu), Helianthus annuus (Ayçiçeği), H. tuberosus (Yerelması), Achillea (45), Anthemis (Papatya, 45), Artemisia (Pelin otu), Pyretrum (pire otu), Chrysanthemum (Krizantem), Tanecetum coccineum (Bit otu, 45), Calendula, Aster (Yıldız), Erigon. Son üçü süs bitkileridir. Fig.1 Fig.2 Fig.1. A= Ovaryum, B=Pappus C= teka E= stilus ve stigma D= Dilsi koralla Fig.2. A= Ovaryum, B=Tüpsü korolla C= teka D= stilus ve stigma BORAGINACEAE (Hodangiller: Ilıman ve subtropikal bölgelerde, Akdeniz havzasında yoğunlaşmıştır; süs bitkileri ve bazıları kırmızı boya kaynağı. Bitki genellikle kaba tüylerle kaplı. Çok az cinsi (Cerinthe) tüysüz. Yapraklar genellikle alternat, basit, tam kenarlı ve stipülsüz. Çiçek durumu familya için oldukça karakteristiktir ve genellikle akrepsi veya helikoit kimözdür. Çiçekler genellikle hermafrodittir, fakat dişi çiçeklere sık sık rastlanır. Sepaller 5 tane, serbest veya bileşik. Korolla 5 loblu, tüpte genellikle pullar var. Stamen 5 petallere bitişik, korolla tüpüne bağlanma şekilleri cinsler için karakteristik. Ovaryum üst durumlu, iki karpelli, 2 lokuluslu. Lokuluslar bazen yalancı septumla bölünerek sayısı 4’e çıkar. Meyve genellikle 4 bazen daha az sayıda fındıksı, eriksi veya mantarsı merikarp. Çoğu step ve aralık bitkisi. Heliotropium, Borago (Hodan), Anchusa (Sığırdili), Myosotis (Unutma beni), Alkanna tinctora (Hava-civa otu, kökü kırmızı), Paracaryum (tipik step bitkisi), Lithospermum, Echium, Onosma (Ülkemizde 90 türü var), Moltkia (tipik step bitkisi) Arnebia (Kaya bitkisi, kökü kırmızı), Symphytum (Karakafes otu). SCROPHULARIACEAE (Yüksükotugiller): Kozmopolit, özellikle Kuzey ılıman kuşak; tıbbi ve süs bitkileri. Yapraklar alternat veya karşılıklı, stipülsüz, basit veya parçalı. Çiçekler hermafrodit ve genellikle zigomorf, nadiren aktinomorf, mahmuzlu olabilir. Kaliks 4-5 dişli, iki dudaklı olabilir. Korolla bileşik petalli, zigomorf ve iki dudaklı, nadiren aktinomorf. Stamenler korollaya yapışık, farklı uzunlukta 4, bazen 2, nadiren 5 adet, 1-3 adet staminod olabilir veya olmaz. Ovaryum üst durumlu, genellikle enine bölmeli, iki odacıklı. Meyve genellikle kapsül, bazen açılmayan tipte. Tohumlar çok sayıda ve endospermli.Bu familyada çiçek oldukça varyasyon göstermektedir. Çiçek temel sayısı sepal, petal ve stamen için 5 dir. Ancak cinsler arasında farklılıklar görülür. Örneğin sepal Verbascum’da 5 iken, Veronica’da 4 dür. Stamen sayısı Verbascum’da 5, Scrophularia’da 4 ve bir staminod (körelmiş stamen), Linaria’da 4, hatta Veronica’da 2 dir. Korolla yapısıda çok değişkendir, bazen aktinomorf, bazen zigomorf ve iki dudaklı, bazen de yüksük şeklindedir. Verbascum (Sığırkuyruğu 240), Scrophularia (Sıracaotu), Antirrhinum (Aslanağzı), Digitalis (Yüksükotu), Veronica, Melampyrum, Euphrasia, Pedicularis, Linaria. LAMIACEAE: LABIATAE (Ballıbabagiller): ~3000; Kozmopolit; Akdenizli bir familya, süs bitkileri ve nane, adaçayı, kekik gibi kokulu çalımsı veya otsu bitkiler. Gövdenin dörtköşe oluşu karakteristik. Yapraklar karşılıklı, dekussat ve basit. Bitkiler genellikle salgılı ve uçucu yağdan dolayı kokulu. Çiçekler hermafrodit ve zigomorf. Sepaller 5, kaynaşmış bazen iki dudaklı. Petal 5, bileşik. Korolla şekli oldukça varyasyon gösterir. Genellikle iki dudaklıdır. Stamenleri koruyan üst dudak 2 lobludur. Alt dudak 3 lobludur. Üst dudak bazen yoktur, o zaman alt dudak 5 loblu (Teucirum, Ajuga), bazen de (tropikal genuslarda) üst dudak 4 loblu, alt dudak 1 loblu. Stamen 4 veya 2. Ovaryum üst durumlu, iki bileşik karpelli ve 4 lokuluslu. Meyve 4 tane birer tohumlu fındıktan meydana gelir. Tohumda endosperm yok. Dikotiledon familyalarının evrimsel açıdan en ilerileri sayılanlarındandır. Verbenaceae familyasına yakındır. Ülkemizde 45 e yakın cinsi yetişmekte ise de halk tarafından iyi bilinen ve kullanılan bazıları aşağıda verilmiştir. Pek çok cins ve türü ekonomik olan bu familya, ülkemizde Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü yörelerimizde çok yaygındır. Ajuga (Kısamahmut), Salvia (Adaçayı), Mentha (Nane), Thymus (Kekik), Lavandula (Lavanta), Lamium (Ballıbaba), Phlomis (Çobançırası). Teucrium (Yermeşesi), Rosmarinus (Biberiye), Sideritis (Dağ çayı), Melissa (Oğulotu), Origanum (İzmir kekiği), Thymbra spicata (Karabaş kekik, Zahter, maki elemanı). FAGACEAE (Kayıngiller): Ilıman ve tropikal ormanlar; kereste ve meyve. Yaprak döken veya herdem yeşil ağaçlar ve çalılar. Yapraklar basit, tam kenarlı veya pinnat loblu, alternat, stipüllü, stipüller düşücü. Çiçekler tek eşeyli ve genellikle tırtılsı çiçek durumunda. Erkek çiçeklerde 4-40 stamen var. Dişi çiçekler involukrumlu. Ovaryum alt durumlu, 3-6 lokuluslu. Meyve fındıksı ve kupula dediğimiz braktelerin biraraya gelerek oluşturdukları kabul edilen yüksük şeklinde set bir yapı tarafından çevrili. Tohum endospermsiz. Fagus orientalis (Kayın), F. silvatica Kuzey ve Kuzeybatı Anadolu’da yetişirler. Quercus (Meşe), Ülkemizde 18 türü yetişiyor. Bunlardan yaygın ve önemli olanlar: Q. pubescens (Tüylü meşe), Q. cerris (Saçlı meşe), Q. macrolepis (Palamut meşesi, genellikle Akdenizli), Q. coccifera (Kermez meşesi, maki), Q. infectoria (Mazı meşesi, ülkemizde en yaygın tür), Q. ilex (Pırnal meşesi), Q suber (Mantar meşesi, ülkemizde yok, Portekizde), Q. pedunculiflora (Saplı meşe), Q. brantii ve Q. libani ( her ikisi de D. ve GD. Anadolu’da yaygın), Q. trojani (Çanakkale meşesi, batı Anadolu’da yaygın), Q. aucheri (Güneybatı Anadolu’da alçak yerlerde) ve Q. vulcanica (Kasnak meşesi; endemik, orta Anadolu güneyinde yetişir); Castanea sativa (Kestane), Kuzey ve batı Anadolu dağlarının alçak kesimlerinde yetişir. Toros dağlarında da yer yer ufak topluluklar halinde rastlanır. Meyvesi yendiğinden ekonomiktir. Castanea sativa Quercus 2. Classis: MONOCOTYLEDONOPSIDA (BİR ÇENEKLİLER) 1- Embriyolarındaki çeneklerden biri körelmiş ve bir çenekli hale gelmiştir 2- Yan kökler ana köklere baskındır 3- İletim demetleri dağınık dizilişli 4- Yapraklar genellikle paralel damarlı 5- Tipik çiçek formülü T3+3 A3+3 G(3) IRIDACEAE (Süsengiller): Kozmopolit; sayısız bahçe ve süs bitkisi, Rizomlu, yumrulu veya soğanlı (Geofit) otsu bitkiler. Yapraklar genellikle ipliksi veya kılıçsı; dizilişi alternat. Çiçek durumu kimöz, bazen rasemoz, spika veya tek. Çiçek oldukça varyasyon gösterir. Perigon 6 tepalden oluşur ve hermafrodit; aktinomorf veya zigomorf. Tepaller iki sıralıdır ve çoğunlukla tabanda birleşir ve bir tüp meydana getirir. Stamen 3 tane. Ovaryum alt durumlu, üç karpelli ve üç lokuluslu. Stilüs çoğunlukla 3 dallı, dallar bazen petalsi. Meyve kapsül. Tohum çok sayıda ve endospermli. Çiçek Formülü: T3+3 A3+3 G(3). Iris (Süsen, 40), I. germanica ( Mezarlık Süseni), I. persica (Navruz), Crocus (Çiğdem), C. sativus (Safran), Gladiolus (Glayöl), Romulea. LILIACEAE (Zambakgiller): Kozmopolit; sayısız bahçe ve süs bitkisi, bazı sebzeler (soğan, pırasa, sarımsak, kuşkonmaz). Çoğunlukla rizomlu, soğanlı veya yumrulu otsu bitkiler. Yaprak karakterleri çok değişkendir, tabansal, lineer ve paralel damarlıdan gövdesel, eliptik ve ağsı damarlıya kadar çeşitlilik gösterir. Çiçek durumu rasemoz, bazen şemsiye veya tek. Çiçekler aktinomorf ve hermafrodit. Tepaller iki sıralı ve (4-) 6 tane, serbest veya tabanda birleşik. Stamenler (3-) 6 (-12) tane. Ovaryum 3 bileşik karpelli, çoğunlukla üst durumlu, genellikle 3, bazen 1 lokuluslu. Meyve kapsul, nadirel etli. Tohumlar çok ve endospermli. T3+3 A3+3 (G3), Pek çoğu güzel ve gösterişli çiçeklere sahip olan bu familyanın bazı önemli cins ve türleri şunlardır: Lilium (Zambak), L. ponticum, L. martagon (İstanbul zambağı), L. candidum (Ak zambak), Tulipa (Lale), T. pulchella (Çoban lalaesi) , Hyacnthus (Sümbül), H. orientalis, Scilla, Muscari, Ornithogalum, Colchicum (Acıçiğdem), Allium (Soğan), A. cepa (Soğan), A. porrum (Pırasa), A. sativum (Sarımsak), Asparagus (Kuşkonmaz). Taksonomik açıdan karışık bir familyadır. Son yıllarda çok sayıda (18). alt familyaya bölünmüş, hatta bazı botanikçiler bunları ayrı birer familya kabul etmeye başlamışlardır. AMARYLLIDACEAE (Nergisgiller): Esas olarak sıcak ılıman ve subtropikal, çoğu bahçe ve ev bitkisi. Toprakaltı ve vegetatif kısımları Liliaceae’deki gibidir. Çiçek durumu genellikle şemsiye ve tek. Çiçekler hermafrodit ve aktinomorf. Tepaller iki sıralı ve 6 tane, serbest veya tabanda tüp oluşturur. Bir çok cinste bir de korona vardır. Stamen 6. Ovaryum alt durumlu, 3 bileşik karpelli. Meyve kapsül veya etli. Tohum çok sayıda ve endospermli. Çiçek Formülü: T3+3 A3+3 G(3) . Familya korona’nın olup olmamasına göre iki büyük gruba ayrılır. Koronası olmayanlar daha ilkel kabul edilir. Galanthus (Kardelen), G. elwesii (Toros kardeleni), G. woronowii (Karadeniz kardeleni), Leucojum aestivum (Göl soğanı), Narcissus (Nergis), Pancratium maritumum (Kum zambağı). Bunlardan Kardelen ve Göl soğanı, ülkemiz doğasından toplanarak yurt dışında en çok satılan geofit (soğanlı, yumrulu, rizom gibi metamorfoz’a uğramiş, etli toprak altı gövdeleri olan bitkilere verilen genel ad) süs bitkileridir. Nergis ise dünyanın hemen her yerinde en çok kültürü yapılan Geofit süs bitkileri arasındadır. Kum zambağı ise beyaz, gösterişli kokulu çiçekleri ile kumulları süsler. Yoğun turizm olayının etkisi altında son yıllarda azalmaya başlamıştır. POACEAE (GRAMINEAE) (Buğdaygiller): Kozmopolit; tahıllar, yem, şeker kamışı. Saçak kök sistemine sahiptir, alt nodyumlardan da bazen adventif kökler çıkar. Ot öbekleri genellikle rizom ve stolonlarla birbirine bağlıdır. Gövde çoğunlukla silindirik ve içi boş. Yaprak iki kısımdan oluşur: kın ve aya. Bir de bunların arasında genellikle dilcik dediğimiz bir yapı vardır. Yaprağın gövdeye bağlandığı yere nodyum denir. Petiyol, yani yaprak sapının homoloğu olan kın gövdeyi sıkıca sarar ve gövdeye ek bir destek sağlar. Aya genellikle lineer (ince, uzun) olmakla birlikte bazen körelmiştir, bazen de 5 m (Newolepis nobilis) bir boya erişebilir. Çiçek durumu çok değişkenlik göstermektedir. Temel birimine spileket (başakcık) denir. Spikelette, bir eksen üzerinde iki yönde pullar alternat olarak dizilir. En alttaki iki pula gluma denir. Lemma ise çiçeği dıştan çevirir. Çiçeğin iç tarafını örten zarsı pula da palea denir. Gluma ve lemma’lar çoğunlukla gelişmiş bir kılçığa sahiptir. Sepal ve petal yoktur. Stamen (-1) 3 (6) tane. Ovaryum üst durumlu ve bir lokuluslu. Çiçekler genellikle hermafrodit, nadiren tek eşeyli. Meyve karyopsis. Bambusa (Bambu, boyları 40 m kadar). Oryza sativa (Pirinç), Saccharum officinarum (Şeker kamışı), Sorghum vulgare (Darı, ev süpürgeleri de yapılır). Zea mays (Mısır), Lolium perenne (İngiliz çimi), Festuca (Çim), Poa, Hordeum (Arpa), Triticum (Buğday), Avena sativa (Yulaf), Secale cereale (Çavdar), Aegilops (Buğdayın atası). Bu familyanın ekonomik önemi çok büyüktür. 8000-10000 yıl önce buğday ve arpanın yukarı Mezopotamya’da tarıma alınması, insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Yukarıda da görüldüğü gibi tahıllar diye gruplandırdığımız bir çok tarım bitkisi, diğer önemli bir yiyecek olan pirinç bu familyadandır. Ayrıca hayvan yemlerinin çok önemli kısmı bu familya üyesidir. ORCHIDACEAE (Salepgiller): Tür sayısı açısından dünyanın 2. önemli familyası. Kozmopolit; orkideler (ki bunlara dayanan bir çiçek endüstrisi kurulmuştur), salep ve vanilya. Dünyada en çok türe sahip familyaların başında gelen Orchidaceae’yi diğer familyalardan ayıran belli başlı karakterlerden bazıları şunlardır: Çok küçük olan tohum, çok az farklılaşmış embriyo ve birkaç hücreden ibarettir. Meyveları bir milyon veya daha fazla sayıda tohum içerir. Bu tohumların kapsülde olgunlaşması 2-18 ay sürer. Tohum çimlenebilmek için de özel bir fungusla ( mantarla) ortak yaşama girer. Bu ortak yaşam da 4 yıl sürer. Orkidelerin birçok türü, besin depo ettikleri yalancı yumrulara sahiptir. Ülkemizdeki orkidelerin çoğu genellikle biri geçen yıla diğeri yeni yıla ait iki yalancı yumruya sahiptir. Dünya türlerinde bu yalancı yumrular oldukça çeşitlilik gösterir. Yapraklar çoğunlukla alternat, bazen körelmiş pulsu. Yaprak tabanı gövdeyi genellikle kın şeklinde sarar. Orkidelerin çiçek yapısı oldukça karakteristiktir. Çiçekler hermafrodit. Çiçek durumu tek, başak(spiha) rosemoz veya panikula. Çiçek zigomarf. Sepal ve petal sayısı 3’dür. Sepaller bazen bir krest (ibik) dediğimiz çıkıntıya sahiptir ve birbirlerine benzer. Petaller birbirlerine benzemez. Bunlardan dorsal olanına labellum (dudak) denir ve çiçeğe karakteristik özelliğini verir.Dudak iki, üç veya dört loplu olabilir ve genellikle diğerlerinden oldukça büyüktür. Oldukça değişik yapı gösterir. Eşeysel organlar kolon denen bir yapı şeklinde kaynaşmıştır. Bu kolon üzerinde 1 veya 2 stamen ve 3 stigma vardır. Dünyanın en çok türe sahip familyalarından birisidir. Özellikle tropikal orkideler tür sayısı açısından çok çeşitli ve zengindir. Oturmuş bir taksonomisi olmamakla birlikte 750 kadar cinse ayrılır. Orchis (Salep), Ophrys, Neottia, Serapias (Sağırkulağı), Dactylorhiza, Epipactis, Limodorum, Vanilla planifolia (Vanilya, tropikal). Orkidelerden salep ve vanilya elde edilmesinden başka, özellikle tropik ülkelerde, örneğin Malezya ve Singapur’da epifitik (ağaç kabukları üzerinde yetişen) olan bu bitkilere dayanan bir çiçekçilik endüstrisi gelişmiştir. Çiçekleri güzel ve bir ay kadar dayanıklı olan tropikal orkideler, Avrupa’da çok miktarda üretilerek supermarketlerde satılmaya başlanmıştır. Ülkemizde orkideleri ılıman bölge orkideleri, veya toprak orkideleri, grubuna girer ve bunların yumruları toprak içinde yetişir. Yumruları nişasta açısından zengin olduğundan elde edilen toz, yani salep, dondurma sanayisi yanında, sıcak içecek olarak da yaygın kullanılır. Bu nedenle bu bitkilerin ülkemizdeki geleceği çok baskı altında olup, geleceğinden en fazla endişe duyulan bitkilerdir. Opyris apifera