M MAMA MÜHENDİSLİĞİ E L KİTABI Ciltl URETÎM VE TASARIM Baskıya Hazırlayan A. Münir CERIT ( Makina Yük. Mühendisi) 2. Baskı TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI Ekim 1994 Yayın no: 169 tmmob makina mühendisleri odası Sümer Sokak 36/1-A 06440 Dcmirtepe / ANKARA Tel : (0-312) 231 31 59 - 231 80 23 Fax : (0-312) 231 31 65 Yayın no : 169 ISBN : 975-395-124-8 (Tk. No) ISBN : 975-395-125-6 (1. Cilt) Bu Yapıtın yayın hakkı Makina Mühendisleri Odası'na aittir. Kitabın hiçbir bölümü değiştirilemez. MMO'nın izni olmadan kitabın hiçbir bölümü elektronik, mekanik vb. yollarla kopya edilip kullanılamaz. Kaynak gösterilmek kaydı ile alınlı yapılabilir. Ekim 1994 - Ankara Dizgi: Ali Rıza Falcıoğlu (Makina Mühendisleri Odası) Baskı: MF Ltd. Şti. Tel: (0-312) 425 37 68 BOLUM 3 KOROZYON (YENİM) VE DENETLENMESİ Hazırlayan Prof. Dr. Ahmet ÇAKIR, 9 E.Ü. Makina Mühendisliği Bölümü Sayfa 1. Genel Bilgiler ve Tanımlar 02 2. Elcktrokimyasal Korozyon Yapıcıları 05 3. Bazı Metalik Malzemelerin Korozyon Dayanımı 07 4. Buhar Santrallannda Korozyon Sorunları 11 5. Kimya Fabrikalarında Korozyon 13 6. Borularda ve Yapılarda Korozyon 15 7. Koro7yonun Denetlenmesi 18 KAYNAKÇA 27 İLGİLİ TSE STANDARTLARİ 27 3-01 KOROZYON VE DENETLENMESİ 1. GENEL BİLGİLER VE TANIMLAR Metallerin büyük bir çoğunluğu doğada bileşikler (mineraller) halinde bulunurlar. İndirgenme reaksiyonları ile metallerin minerallerinden ayrılması ancak enerji harcayarak mümkündür. Bu bakımdan metaller elde edildikleri cevher ya da minerallere göre daha yüksek bir enerji seviyesinde bulunurlar. Termodinamik yasalarına göre saf metaller uygun koşullarda enerjilerini düşük seviyelere indirme eğilimindedirler. Bu eğilim sonucunda içinde bulundukları ortamdaki elementlerle yeniden birleşen metaller enerjilerini azaltarak daha kararlı bileşiklere (korozyon ürünü) dönüşürler. Metallerin cevherlerinden indirgenerek elde edilmesi işleminin tersi olan bu dönüşüm korozyon olayının esasını oluşturur. Bu açıdan korozyon en genel anlamda "içinde bulunduğu çevresi ile oluşturduğu ara yüzeylerde malzemelerin kimyasal ve elektıokimyasal reaksiyonlar sonucu enerji kaybı ile bozunmaları" olarak tanımlanabilir. Bir korozyon reaksiyonunun kendiliğinden oluşması için reaksiyon serbest enerji değişimi AG nin negatif olması gerekir. Ancak bu gereklilik reaksiyonun oluşum hızı hakkında açıklayıcı bilgi vermekten uzaktır. Bunun nedeni Şekil. 1 de enerji profilinde görülen Ea enerji engelidir. Metaller, korozyona uğramadan önce bu enerji engelini aşmak zorundadır, ki bu da başlangıçta bir miktar fazla enerji harcanımı demektir. Ea ile gösterilen bu enerji engeli aktivasyon serbest enerjisi olara adlandırılır ve korozyon reaksiyonu hızında belirleyici rol oyanar. Reaksiyon hızı v, reaksiyona katılan maddelerin konsantrasyonu ve k reaksiyon sabiti cinsinden, v = k. (konsantrasyon) (1) , Metal Serbest enerji AG Korpzyon Cevher Ürünü Reaksiyon koordinatı Şekil.1- Metal ve bileşiklerinin termodinamik enerji profili formülü ile ifade edilir. Buradaki k reaksiyon sabiti, Ea aktivasyon enerjisi, R gaz sabiti ve T mutlak sıcaklığa bağlı olarak, k = A . exp (-Ea / RT) (2) formülü ile ifade edilir. Buradaki A reaksiyonun frekans faktörü ya da üstel bir sabit olup, log k - 1 / T eğrisinin log k ordinatını kestiği noktadan bulunabilir. Korozyon Reaksiyonlarının Termodinamiği Çoğunlukla metalik malzemeler kapsamında düşünülen korozyon daha genel bir çerçevede polimer, iyonik katı malzeme, cam, beton vb. malzemelerin, elektrolitik olan ve olmayan ortamları, sıvı metalleri ve gazları içeren geniş bir ortam yelpazesi içinde bozulmasını kapsar. Korozyonu sınıflandırmak zor olmakla beraber en geniş anlamda yaş" ve "kuru" olmak üzere, sulu ortamın var olup olmayışına göre, iki kısımda düşünmek alışkanlık haline gelmiştir. Gerek kuru gerek yaş (sulu) ortamlardaki korozyon reaksiyonlaıında reaksiyona giren melalle onun korozyon ürünü arasındaki serbest enerji farkı reaksiyondaki net enerji değişimi AG yi verecektir. Reaksiyona katılan maddelerin enerji durumu sıcaklığa bağlı olduğundan verilen bir sıcaklıktaki serbest enerji değişimi aA + bB —> cC + dD şeklindeki genel bir reaksiyon için, AG = AG° + RT İ n ( C ) C ( D ) (A)a (B)b [T = sbt., keyfi konsantrasyon] (3) denklemi ile ifade edilir. Yuvarlak parantez içindeki terimler sıvılarda maddelerin mol cinsinden reaksiyon öncesi konsantrasyonunu, gazlarda ise reaksiyon öncesi kısmi basınçlarını gösteril'. Katı maddelerin konsantrasyonu 3-02 KOROZYON VE DENETLENMESİ bir olarak kabul edilir. Keyfi olarak seçilen konsantrasyonlar yerine sabit sıcaklıkta bu maddeler arasında oluşan denge koşullarına karşılık gelen konsantrasyonlar söz konusu olduğunda G serbest enerji değişimi sıfır olacağı için, L(A) a (B) b J eşitliği yazılabilir. Burada AG° maddelerin standart halde serbest enerjileri arasındaki farkı gösterirken, eşitliğin sağ yanı denge şarlalınmn meydana gelmesini sağlıyan konsantrasyonlardan hesaplanır. AG° değeri verilen bir sıcaklıkta belli bir reaksiyon için sabit olduğundan, eşitliğin sağındaki logaritmik terim tek tek konsantrasyonlardan bağımsız olarak sabit bir değerde olmak zorundadır. Denge sabiti olarak adlandıralan bu terim K ile gösterilir. J(C) C (D) [ (A) a (B) b J denge (5) Korozyon Reaksiyonlarının Nitelikleri Herhangi bir elektrik yük taşınımının olmadığı kimyasal reaksiyonlar dışındaki diğer korozyon reaksiyonları ister kuru ister yaş olsun elektrokünyasal niteliklidirler. Oksitlenme ile oluşan kuru korozyon durumunda metal ve oksijen iyonlarının belli kristal kafes düzeni içinde dizilmeleri ile meydana gelen metal oksitler iyonik karakterdedirler. Oksit kafes yapılarında anyon ya da katyon yetersizliği nedeniyle oluşmuş nokta kusurları halindeki atom boşlukları iyonların oksit içinde yayınmasına ortam hazırlar. Temelinde metal katyonları, oksijen anyonları ve elektronların katılımı ile meydana gelen oksitlenme işlemi, bir anot bir de katot reaksiyonunun oluşturduğu elektrokünyasal bir olay gibi düşünülebilir. Oksilin hüyümesi iyonların ve elektonlann oksit içindeki yayınmasına bağlı olduğundan sıcaklığın bir fonksiyonudur. Bu kapsamda ele alındığında oksit filminin büyümesi oksitlenme reaksiyonunun serbest enerji değişimine bağlı olan E potansiyelinin kontrolü altında i akımının geçtiği metal / metal oksit / oksijen pil devresiyle özdeşleştirilebilir. Metal / metal oksit arayüzeyi pilin anodunu, metal oksit / oksijen ara yüzeyi de pilin katodunu meydana getirir. Anot ara yüzeyinde M metal atomları iyonlaşır : M -4 M n+ + ne". Katot ara yüzeyinde ise oksijen atomları iyonlaşır : 0 + 2e" —> O2". Parabolik oksit büyümesinin sözkonusu olduğu durumda iyon ve elektronların hareketi Şekil.2 de görülüyor. OzAtmosfer (O2) Şekil.2- Parabolik büyümede iyon ve elektron hareketleri Yaş korozyon gerçek bir elektıokimyasal reaksiyon niteliğindedir. Kimyasal reaksiyonla oluşan korozyonun dışındaki bütün korozyon tiplerinin mekanizmasında elekrokinıyasal reaksiyonlar kaçınılmazdır. Bu reaksiyonlar birbirleriyle uyum içinde olan anodik ve katodik reaksiyonlar bütününden oluşurlar. Korozyonun itici gücü bu reaksiyonların serbest enerji değişimi AG ye bağlı olarak ortaya çıkan elektrot potansiyelleri arasındaki farktır. Birer elektrot olayı olan bu anodik ve katodik reaksiyonlar meydana geldiği bölgeye kendi adını verirler. Homojen korozyonun meydana geldiği bir metal üzerinde bu anodik ve katodik bölgeler sabit olmayıp sürekli yer değiştirirler. Korozyonun eşit ölçütlerdeki anodik ve kalodik reaksiyonlarından anodik olanı gerçek korozyon reaksiyonudur. Katodik reaksiyon olmadan da anodik korozyon reaksiyonu meydana gelmez. Reaksiyonlarda bir elektron akışı söz konusu olduğundan reaksiyon kinetiği normal olarak elektrik potansiyelinden etkilenir. Korozyon Reaksiyonlarının Kinetiği Bir metal, belli ölçüde kendi iyonlarını içeren bir sıvı ortama konduğu zaman bundan önceki kısımda belirtildiği gibi, M -> M"+ + ne(6) 3-03 KOROZYON VE DENETLENMESİ formülüne göre çift yönlü, anodik (sağa) ve katodik (sola), reaksiyonlar meydana gelir. Bu iki reaksiyon arasında elektron alışverişi olduğu için, hızlan i akım yoğunluğu cinsinden (birim alana düşen akım şiddeti) ayn ayrı ia (anadik) ve i* (katodik) olarak belirlenir. (6) Reaksiyonu dengede olduğu zaman metal Eo denge potansiyelındedir (ia = it). Ancak, denge halinde elektrodun net çözünme hızını i cinsinden doğrudan ölçmek mümkün değildir. İki ayn metalin meydana getirdiği bir korozyon devresi söz konusu olduğu zaman iki elektrotdan birisi anodik, diğeri katodik reaksiyonun meydana geldiği elektrot görevini görür. Herbirisinin denge potansiyelleri arasındaki fark meydana gelecek reaksiyonlann şiddetini belirler. Metaller korozyon devresinde bir bakır iletkenle mekanik olarak bağlı olduğunda, reaksiyonlar arasındaki elektron alışverişinden dolayı aralarındaki potansiyel farkını gittikçe azaltarak eşit bir potansiyele doğru giderler. Bu potansiyel, Ek», korozyon potansiyeli ve bu potansiyelde eşit olan anadik ve katodik akım yoğunluklarının ortak değeri, ikor, korozyon akım yoğunluğu adını alır. Eğer tek bir metal elektroda dışandan net bir akım uygulanırsa (ia * it) anodik ve katodik akımlar arasında bir fark oluşur. Bu akım farkının işaretine bağlı olarak metalin denge elektrot potansiyeli Eo dan bir sapma meydâna gelecektir. Net akım pozitif ise (ia - ik = i) elektrot potansiyelinde artış, negatif ise (ik- ia = i) azalma meydana gelir. Denge potansiyelinden sapmanın bir ölçüsü olarak tarif edilen polarizasyon, i net akımının geçtiği andaki EI potansiyeli ile Eo denge potansiyelleri arasındaki fark (T| = Ei - Eo) olarak ifade edilir. Uygulanan i akım miktanna bağlı olarak meydana gelecek fark potansiyel - akım değişimi şeklinde grafiğe geçirildiğinde anodik (TI > 0) ya da katodik (r| < 0) polarizasyon eğrileri elde edilir (Şekil.3). Anodikpolarizasyon ""'"Denge potansiyeli Katodik polarizasyon o i, akım Şekil-}- Anodik ve katodik polarizasyon eğrileri, T) = polarizasyon ya da üst potansiyel Anodik polarizasyon -kor L Katodik polarizasyon o2 'kor i,akım Sikil 4- İki metal elektrotun koro/.yon devresindeki polarizasyon eğrileri (EVANS diyagramı) Birbiri ile elektriksel bağlantısı olan farklı iki metalin aynı bir sıvı korozif ortamda olduğunu düşünürsek iki ayn elektrot reaksiyonunun polarizasyon eğrileri bir arada düşünüldüğünde polarizasyon eğrileri Şekil.4 deki gibidir. Polarizasyon eğrileri anot ve katot reaksiyonlarının toplamını ifade eder, başka bir ifadeyle metalik çözünme ve indirgenme reaksiyonları dışında diğer anodik ve katodik reaksiyonları içine alır. Aktivasyon, konsantrasyon ve direnç polarizasyonu olmak üzere üç çeşidi vardır. Birincisi elektrot reaksiyonlannın yavaşlamasından doğarken, konsantrasyon polarizasyonu elektrot yüzeyine bitişik elektrolitle asıl elektrolit arasındaki konsantrasyon farkından kaynaklanır. Direnç polarizasyonu korozyon akımının elektrolitik dirence göre yarattığı (i x R) potansiyel düşüşüdür. Korozyon Hızı ve Belirlenmesi Faraday elektroliz kanununa göre molekül ağırlığı M olan bir metalin iyonlaşması ile yaratılan Q elektrik yükü arasında Q = n FM şeklinde bir bağıntı vardır. Bu eşitlik zamana göre türetilir, birim zamanda yaratılan elektrik yükü dQ/dt birim kesitten sağlanırsa i akım yoğunluğu ile ifade edilir. Eşitliğin ikinci yanındaki dM/dt birim kesitten birim zamanda çözünen madde miktan (madde akışı) olarak J ile ifade edilirse eşitlik i = nFJ haline gelir. J tanımı gereği korozyon hızını ifade eder ve bu durumda korozyon hızının akım yoğunluğuna eşitlenebileceği görülür. Yapılan hesaplamalar genel korozyon şartlan altında bir metalin yüzeyinde bir yılda mm olarak meydana gelen korozyonun, Amper / m2 olarak ifade edilen Uor değerine yaklaşık olarak eşit olduğunu göstermiştir. Korozyon hızı buna göre mm olarak bir yılda yüzeyde meydana gelen korozyon derinliğini (mpy) ya da akım yoğunluğu (mA / cm 2 ya da A /m2) olarak da ifade edilebilir. Korozyon şiddeti ayrıca birim alanda gram ya da miligram olarak yılda ya da günde meydana gelen ağırlık kaybı olarak da ifade edilebilir (g / m2 yıl ya da mg/ dm2 gün gibi). Malzemenin korozyona bağlı olarak çekme mukavemetinde bir yıl içinde meydan gelen yüzde azalma miktarı olarak ifadesi de bir başka korozyon hızı belirleme usulüdür. Benzer olarak akma ve kopma mukavemetindeki değişikliklerin boyutu, süneklik ve kesit daralmasında meydana gelen değişimlerin yüzde olarak ifadesi korozyon hızının bir ölçüsü olarak değerlendirilebilirler. 3-04 KOROZYON VE DENETLENMESİ 2. ELEKTROKİMYASAL KOROZYON YAPICILARI Elektrot Bir M metali kendi iyonlarını içeren bir sulu çözelti içine konduğu zaman metal yüzeyinde dengeye erişilinceye kadar elektrot reaksiyonları oluşur. : n+ M <=> M + ne" Örnek : Fe » Fe 2+ + 2e" (7) Bu reaksiyonlar metal yüzeyinde elektıiksel bir çift tabakanın meydana gelmesine yol açarlar. Metalin en üst tabakası (6) eşitliğindeki çözünme reaksiyonunun verdiği elektonlaıia yüklenirken metal yüzeyine bitişik çözelti tabakası çözünen metal iyonlarıyla (+) olarak yüklenecektir. Metal/elektrolit ara yüzeyine bitişik iki tabakanın farklı elektıiksel potansiyele sahip olması bu tabakalar aıasında bir potansiyel farkının doğmasına sebep olur. Dengeye ulaşıldığı zaman (6) reaksiyonu her iki yönde eşit hızda gelişir. Yükseltgenme (anodik) reaksiyonunun ia akımı ile indirgenme (katodik) reaksiyonun it akımı birbirine eşit olur ve net bir elektrik akışı söz kousu olmaz. Bu akım değerine mübadele akım yoğunluğu denir ve i0 ile gösterilir. : i0 = ia = ik- Bu şartlarda metalin sahip olduğu potansiyele elektrotun E denge potansiyeli denil'. Bunun pratik olarak ölçülmesi mümkün değildir. Bunun için referans elektrotlar kullanılır. En yaygın olanı kalemci elektrodudur. Korozyon reaksiyonun AG serbest enerji değişimine bağlı olarak yapılan iş elektrik enerjisi cinsinden AG = -nFe (8) eşitliği ile ifade edilir. Faraday kanunu olarak bilinen bu ifadede F Faraday sabitini (96494 Coulomb / mol elektron), n korozyon reaksiyonundaki taşınan elektron sayısını (valans), E ise volt olarak elektrot potansiyelini ifade eder. (7) eşitliğindeki demirin çözünme reaksiyonu için (3) denklemi yazılırsa. AG = AG° + RT İn (Fe2+) (9) elde edilir. Burada demirin konsantrasyonu birim olarak alınmıştır. F.şitliğin iki yanı -nF ile bölündüğünde _AG==..AGl.RT,n(Fe2+)veya n F nF nF E = E°-iai|n(Fe 2 + ) nF (11) eşiüiği elde edilir. T = 298 K da, R = 8,3143 Joule / mol. K alınıp, doğal logaritmaya dönüşüm faktörü 2,3025 ile çarpıldığı zaman RT / F terimi 0.059 olur. (11) eşitliği daha genel yazılırsa; p _ p o 0.059 ı,,., [Reaksiyondan çıkan] n |_Reaksiyona girenj "Nernst Denklemi" olarak bilinen eşitlik elde edilir. Bu eşitlik standart (°) durumdan farklı olarak, elektrolitik ortamdaki iyon konsantrasyonlarına göre elektrot potansiyelindeki değişimi ifade eder. Reaksiyona giren ve çıkan maddelerin konsantrasyonları denge değerleri olarak seçildiğinde reaksiyon itici gücü AG ve E değerleri sıfır olacaktır. Metaller, kendi iyonlannı birim aktivitede ihtiva eden elektrolitik ortamlarda standart bir potansiyele sahiptir. (10) eşitliğindeki (Fe2+) bir mol olursa log terimi sıfır olacağından E = Eo olur. Ölçülen E değeri pozitif olursa (8) eşitliğine göre AG < 0 olacağından reaksiyon kendiliğinden olur. Temci Kavramlar Korozyona uğrayan metalik yüzeylerde anodik ve katodik reaksiyon bölgeleri oluşur. Bu bölgeler yüzey üzerinde rastgele dağılmış olabileceği gibi, melalin iç yapısındaki ve sıvı çözelti (elektrolit) içindeki maddelerin dağılışındaki düzensizlikler nedeniyle yüzeyin belirli yerlerinde yoğunlaşabilirler, ilk durumda genel korozyon meydana gelirken, ikinci durumda karıncalanma (pitting) gibi bölgesel korozyon meydana gelir. Aynı metal üzerinde bulunan ya da iletken bir telle birbirine bağlı farklı potansiyele sahip metallerden oluşan anot ve katotlar 3-05 KOROZYON VE DENETLENMESİ bir korozyon hücresinin elektrotlarını meydana getirir. Galvanik hücre kendisi elektrik üretebilen bir elektrolitik pil gibidir. Şekil.5 bir galvanik hücreyi göstermektedir. Elektrolit Şekil.5-Galvanik bir hücrede (pil) akım ve elektron akış yönleri - Anot : Hücre elektrotlarından biridir. Metal atomları elektron kaybederek (6) reaksiyonundaki gibi iyonlaşırlar. Bu bir anodik reaksiyondur. Metal iyonlarının bir korozyon ürünü meydana getirmesi halinde korzoyon bu ürünün koruyuculuğu ölçüsünde yavaşlar. Anodik reaksiyonun saldığı elektronlar dış iletken devresinden akarak katoda giderler. - Katot : Hücrenin diğer elektrodudur, üzerinde katodik reaksiyonlar oluşur. Katoda akan elektronlar (akım akış yönünün tersinde) katot yüzeyindeki indirgenme (katodik) reaksiyonlarında harcanırlar. Galvanik hücre bir pil gibi düşünüldüğünde, akımın dış iletken devredeki yönüne göre, katodun neden (+) ile işaretlendiği anlaşılır. Elektrolitin pHd eğerine bağlı olarak başlıca iki temel katodik reaksiyon meydana gelir : a) Hidrojen Çıkışı pH < 7 : H+ + e- -» H (atom) H (atom) + H (atom) —> H2 (gaz) b) Oksijen indirgenmesi pH < 7 : 0 2 + 4H+ + 4e" -> 2H0 pH > 7 : 02 + 2H20 + 4e" -> 40H" - Elektrolit : iletkenlik özelliği olan sulu çözeltilere verilen bir isimdir. Galvanik bir hücrede elektrotların içinde bulunduğu, iyon akışı ile iletkenliği sağlıyan sulu bir ortamdır. Elektrolite daldırılan iki elektrodun dış devrede bir iletkenle birleştirilmesi galvanik hücreyi tamamlar. Aksi halde elektrik akışı mümükün olmaz. İki farklı elektrot yerine tek bir metal elektrolite daldırılmış olsa metal kendisi galvanik hücrenin anodu katodu ve iletken bağlantısı olur ve bu metal içinde bulunduğu ortamla beraber bir yarım hücredir. Galvanik hücrenin elektromotor kuvveti (emf) hücrenin elektrot potansiyelleri (Eı ve E2) arasındaki farktan hesap edilir : E (emf) = Eı - E 2 Bu elektromotor kuvvet, elektrotlar iletkenle bağlandığında hücrede meydana gelecek kimyasal reaksiyonların itici kuvveti olur. - Pasifleşme : Sıvı ortamlardaki korozyon reaksiyonlarına bağlı olarak meydana gelen gözeneksiz ve çok yavaş hızla çö/ünen filmlerin korozyon hızını ihmal edilecek seviyelere düşürmesi olayına denir. Yüzey filmlerinin oluşumu anodik polarizasyona bağh olarak korozyon potansiyeline göre yüksek potansiyellerde meydana gelir. Pasif filmin kısmen ya da tamamen tahribine yol açan faktörler (kimyasal ya da mekanik) korozyon olayının yeniden haşlamasına sebep olurlar. Bu durumlarda meydana gelen korozyon oyulma (pitting) korozyonu niteliğindedir. Halojenler (Cl-, Br-, I-) bu tip korozyon için en tehlikeli iyonlardır. Oyulma korozyonu özellikle paslanmaz çelikler için önemlidir, çünkü bunlar korozyon dirençlerini yüzeylerindeki pasif tabiatlı oksit filmine borçludurlar. Elektrokimyasal ve Galvanik Seri Metallerin standart elektrot potansiyellerinin indirgenme potansiyelleri cinsinden ifade edilerek dizilmesiyle 3-06 KORO/YON VE DENETLENMESİ elde edilen seriye elektrokimyasal seri denir. Bazı seçilmiş elementlerin Eo standart indirgenme potansiyelleri Çizelge.l de görülüyor. Çizelge. 1- Bazı Metallern E° Standart İndirgenme Potansiyelleri (volt) Elektrot Reaksiyonu Au* 2 + e" = Au E° +1.68 Pt * + 2e" = Pt +1.20 Hg* + 2e- = Hg +0.85 Elektrot Reaksiyonu 2 Pb * 2 Sn * 2 Ni * 2 + 2e - = Pb E° -0.13 ' Elektrot Reaksiyonu 2 Zn * 3 + 2e" = Sn -0.14 Al * + 2e" = Ni -0.25 2 Mg * E° + 2e" = Zn -0.76 + 3e- = Al -1.67 + 2e" = Mg -2.34 Ag* + e" = Ag +0.80 Cd * + 2e" = Cd -0.40 Na* + e" = Na -2.71 Cu2* + 2e- = Cu +0.34 Fe2* + 2e" = Fe -0.44 Ca2* + 2e" = Ca -2.87 2H* + 2e" = H2 0.00 + 3e" = Cr -0.71 K* + e" 3 Cr * = K -2.92 E° değeri yüksek metaller soy, düşük metaller aktif metallerdir. Elektrokimyasal seri gerçek durumu yansıtmadığı için pratik bir anlam taşımaz, ancak metallerin birbirine göre davranışlarında referans olarak kullanılabilir. Metallerin verilen herhangi bir elektrolit içinde sahip olduğu potansiyeller daha gerçekçidir; ancak bu ifade söz konusu elektrolit için geçerlidir. Çeşitli metal ve metalik malzemelerin 20°C deniz suyundaki potansiyellerinin ölçülmesiyle elde edilen dizi galvanik seri adını alır. Yüksek korozifliği nedeniyle deniz suyunda elde edilen galvanik seri metalik malzemeleri karşılaştırmak için daha güvenilir bir referans oluşturur. Galvanik korozyonun başlayabilmesi için bu serideki malzemeler arasında 50 mV fark yeterlidir. 3. BAZI METALİK MALZEMELERİN KOROZYONA DAYANIMI Herhangi bir olay olup bittikten sonra bilgiçlik taslamak genellikle kolaydır. Önemli olan elbette olaydan önce söylenenlerdir, bazı temel kabullere dayanarak olayın gidişi hakkında gerçekçi tahminler yapabilmektir. Korozyon ne yazık ki olup bittikten sonra hakkkında bilgiç kesilenlerin arttığı, olmazdan önce önemi yeterince kavranılamamış bir konudur. Ancak gereken önem verildikten sonra, önlenmesi mümkün olamasa da, yapıların kullanım sürelerinin artırılmasına katkıda bulunacak şekilde kontrol edilebilir. Bir parçanın ya da bir yapının ömründe korozyon kontrolü açısından üç önemli kademe vardır : tasanın, üretim ve kullanım. Bu kademelerden herhangi birinde korozyon kontrolü yönünden sergilenecek bir başarısızlık parçanın muhetemelen erken haşarıyla sonuçlanabilir. Malzeme seçimi korozyon kontrolüne etki eden önemli hususlardan birisi olması nedeniyle endüstriyel öneme sahip bazı metalik malzemelerin korozyon özelliklerini bilmek yararlı olur. Ancak, bilinen korozyon özellikleriyle ilgili olarak iyi bir seçim yapabilmek için parçadan beklenen ömrün, parçanın üretileceği, depolanacağı ve kullanılacağı ortam ve şartların daha tasarım kademesinde kesin bir biçimde belirtilmesi gerekir. Düşük Alaşımlı Adi Karbon Çelikleri Ucuz maliyetleri ve yüksek mukavemetleri bu malzemelerin değişik yapı elemanları şeklinde çeşitli ortamlarda kullanılmasını yaygınlaştırmıştır : - Atmosferde : Bina ve köprü yapımı, motorlu araçlar, enerji nakil hatları, kazan ve ısı değiştirgeçleri < imali vb. - Suda : Gemi yapımı, açık deniz petrol platformları inşaatı, endüstiyel kazan imalatı vb. - Yeraltı : Su ve gaz iletim bonı hatları, petrol ve yakıt tankları vb. Adi karbon çelikleri bağıl nemin %60 üzerine çıktığı atmosferik ortamların birçoğunda korozyona uğrar. Yüzeyin nemle ıslanmasından sonra başlayan korozyon oksijen varlığı, pH, saldırgan iyonların (CY ve SO2 gibi) varlığı gibi çevresel faktörlerin yanında, imalat ve ısıl işlem durumuna bağla olarak değişen yüzey özelliklerinden de etkilenir. Bileşimlerindeki karbon, mangan ve silisyum miktarlanndaki artış korozyon hızını azaltır. Ancak manganın sülfür bileşikleri halinde bulunması korozyon direncini azaltır. Belli miktarlarda bakır eklenmesi de korozyon direncini artırır. Yüzeyin eğim durumu korozyon hızına etki eden önemli bir faktör olup, dikey yüzeyler 45°C eğik yüzeylere göre daha az korozyona uğrarlar. Başlangıçta yüksek olan korozyon hızı bir yıl sonra yüzeyde oluşan oksit filmi nedeniyle azalarak sabit değere erişir. Bu kararlı korozyon hızı kırsal, deniz, kentsel ve endüstriyel atmosfer tipine göre sırasıyla 5-10, 10-30, 10-30, 30-60 um / yıl değerindedir. 3-07 KOROZYON VE DENETLENMESİ Su içindeki karbon çeliklerinin davranışı suyun akış rejimine ve kalitesine göre değişir. TürbUlUnslı akış genelde korozyon hızını artırır. Taze musluk sularında 50 (im / yıl olan korozyon hızı deniz suyunda ortalama 100-150 |im / yıl arasındadır. Genel korozyonu yansıtan bu hızlar aralık ve oyulma korozyonu gibi bölgesel korozyon durumlarında oldukça büyük değerlere çıkar. Yer altında yerleştirilen karbon çeliklerinde korozyon hızı tesbiti oldukça zordur. Toprağın yapısına ve topraktaki nem miktarına bağlı olarak ortaya çıkacak laikli havalandırma pilleri oyulma tipinde bölgesel korozyona neden olurlar. Oksijeni bol bölgeler pilin katodu, az bölgelerse anodu olur ve anodik bölge oyulmaya uğrar. Anot alanı / katot alanı oranının düşük olduğu durumlarda oyulma korozyonu riski artar. Benzer bölgesel korozyon tipine betonarme içindeki çeliklerde de rastlanır. Pasif durumda olan beton içindeki çelik yüzeyi herhangi bir nedenle hasara uğramış beton bölgelerindeki korunmasız (aktif) yüzeyle bir arada bulunursa aktif / pasif korozyon pili oluşur ve aktif bölge oyulur. Karbon çelikleri 75°C üzerindeki sıcaklıklarda, CO32", OH" ya da NOy iiyonlarının bulunduğu alkali ortamlarda gerilmeli korozyon çatlamasına uğrarlar. Boru sistemlerindeki gaz basıncının yarattığı gerilmeler uygun korozyon ortamı bulurlarsa bu tür korozyonu teşvik ederler. Gaz iletim hatları ve merkezi ısıtma sisteminin borularında benzeri durumlar ortaya çıkabilir. Sıvı amonyak taşıyan çelik tanklarda da bu tür bir korozyon meydana gelebilir. %2-3 arasındaki Cr, Ni, Cu, V ve Mo gibi alaşım elemanlarının karbon çeliklerine eklenmesi mekanik özelliklerde önemli iyileşmeler yaratır. Ancak korozyon özelliklerindeki etki sınırlı kalır. Kromdaki kısmi artışlar korozyon direncinde önemli gelişme sağlarken, %0,3 bakır kazanlarda karıncalanma korozyonunu azaltır. Vanadyum ve Molibden gerilmeli korozyona karşı direnci artırırlar. Korozyon davranışlarının koyduğu sınırlamalara rağmen düşük alaşımlı ve adi karbon çelikleri, iyi tasarlanan yapılarda uygun koruyucu sistemlerle korunduğu zaman, uzun ömürlü malzemelerdir. Paslanmaz Çelikler Korozyona dirençleri yüzeydeki pasif krom oksitten kaynaklanır. En az %12 krom içeren bu çelikler yeterli oksijen var oldukça oda sıcaklığında oksitlerini, harap olması halinde, yenilenerek dirençlerini sürdürürler. Ancak oksijenin yetersiz, klor iyonlarının zengin olduğu ortamlarda hasara uğramış pasif filmler kendini yeniliyemiyeceği için hızlı bir şekilde aralık ve karıncalanma korozyonuna uğrarlar. Karbon miktarı %0.03 olan paslanmaz çeliklerde karşılaşılan en kritik nokta tane sınırlarında, malzemenin belli sıcaklık aralıklarında (genellikle 425-600°C) kalması nedeniyle, meydana gelecek krom karbür çökelmelerinin yarattığı olumsuz korozyon davranışıdır. Krom karbür çökelmeleri tane sınırına yakın bir bölgede krom zayıflamasına neden olacağı için bölgesel karakterli galvanik korozyon olayını teşvik edecektir. Krom miktarı bu bölgelerde kritik seviye altına düşünce oksit kendisini yenileyip, pasiflenmeyi sağlıyamaz. Kaynak ya da uygunsuz ısıl işlem sonucu ortaya çıkan bu durum karbon yüzdesinin azaltılması ve yapıya alaşım elemanı olarak katılan Ti ve Nb gibi kararlı karbür yapıcılarla pratikte problem olmaktan çıkmıştır. Paslanmaz çelikler kaynak edilirken karbon girişini azaltmak için yüzeydeki organik boyalardan arındırılmalıdır, çünkü bunlar karbon sağlarlar. Korozyon açısından paslanmaz çelikler ostenitik, ferritik vj çift fazlı (ostenit+ferrit) olmak üzere üç grupta incelenirler. a) Ostenitik Paslanmaz Çelikler Karbon çözünürlüğünün yüksek olması nedeniyle tane sınırlarında krom karbür oluşmadığından kaynak edilebilirlikleri iyidir. Durgun sulu ortamlarda kullanılmadığı sürece aralık korozyonu direnci yüksek AISI 316 paslanmazı en yaygın olanıdır. %6-7 Molibden eklenmesinin kötü şartlarda bile aralık korozyonu direncini arttırdığı bulunmuştur. Mo içeren yüksek alaşımlı türlerinin (Ni > %40) pratik olarak tane boyu gerilmeli korozyon çatlamasına uğramadığı kabul edilir. Oslenitik yapıyı kararlı kılmak için azot ile alaşımlandırılabilirler. Mo içeren türlerde karıncalanma korozyononuna karşı direnç yaratan N eklenmesi gerilmeli korozyona hassaslık yaratır. N ile alaşımlandırılan bu tüllerinde gerilmeli korozyon riski Mo ilavesi yüksek tutlarak dengelenir. Termik santrallerde baca gazı temizleme işlemlerinde, kağıt endüstrisinde sıvı atıkların işlenmesinde konstrüksiyon malzemesi olarak başarı ile kullanılıyorlar, ilk yatırım fiatındaki artışlar bu malzemelerin göstereceği uzun ömür ve iyi performansla karşılanabilmektedir. b) Ferritik Paslanmaz Çelikler Karbon ve azot çözünürlüklerinin çok düşük oluşu bu malzemelerin çok kolayca korozyona hassas hale gelmesine neden olur. Düşük miktarlarda Ni, Mo ve Al eklenmesi AISI 409 tipinin eksoz yapımında yumuşak karbon çeliğe bir alternatif oluşturabileceğini göstermiştir. C ve N miktarlarının üretim kademesinde düşük tutulması ile bu çelikler sürtünmenin (abrasion) önemli olduğu eğimli nakliye kanalları (madencilikte), vagon ve boru iletim yolları gibi yapıların imalinde başarıyla kullanılırlar. AISI 444 tipi yüksek krom ve bir miktar Mo eklen3-08 KOROZYON VE DENETLENMESİ mesi ile korozyon ve gerilmeli korozyon dirençleri yüksek bir malzeme olarak rafinerilerde, kimya ve gıda endüstrisinde kondenser ve ısı değiştirgeçlerinin yapımında kullanılır. Yetmişli yılların ortasından bu yana ferritik ve ostenitik paslanmazlar enerji üretim santrallerindeki deniz suyu soğutmalı kondanserlerin yapımında geniş uygulama alanı bulmuştur. Bu çeliklerde Cr / Mo oranı kritik bir durum gösterir. Oslenitikler % 20-25 kroma karşı %6 Mo gerektirirken, %25-28 Cr lu ferritik paslanmazlar %3 Mo gösterir. c) Çift Fazlı Paslanmaz Çelikler Bunlar, yapısında ostenitik türlerin tokluk ve iyi kaynak edilebilme özellikleriyle ferriü'klerin genel korozyon ve gerilmeli korozyon dirençlerini bir arada bulundururlar. Bu özellik kombinasyonunun temini ancak krom ve molibden miktarlarında ek maliyet unsuru olan artışlarla karşılanabilir. Dökme Demirler Karbon çelikleriyle karşılaştırıldığında su içinde daha iyi korozyon direnci gösterirler. %3 e varan Ni eklenmesi ile lamel grafitli dökme demirlerin korozyon direnci ve mukavemeti biraz artırılır. Larnelli grafit yapı dokusu demire göre katodik olduğundan galvanik etkiyle demirin korozyononu artırır.Grafitçe zenginleşen ve mukavemetini büyük ölçüde yitiren dökme demir temasta olduğu metallerin (daha soy potansiyelde olsa da) korozyonunu teşvik eder. Çünkü demirin çözünmesi ile ortaya çıkan grafitleşme nedeniyle oluşan katodik grafit yüzeyi, demirin temasta olduğu metaller üzerinde kurban anot görevini yerine getirmesini engeller. Dökme demirlerdeki bu durum grafitlerin küreselleştirilmesi ile (küresel grafıli dökme demirler) ortadan kalkar. %13-36 arasında Ni eklenmesi ile elde edilen ostenitik yapılı dökme demirler rafinerilerde ve elektrik üretim sistemlerinde vana, pompa gövdesi, kondenser su gövdeleri yapımında kullanılırlar. Ayrıca grafitleşme problemleri de yoktur. Alüminyum ve Alaşımları Döküm ve plastik olarak şekil verilen olmak üzere iki ana grupta toplanırlar.Plastik şekillendirilenler de ısıl işlem verilebilir (h) ve verilemez (N) diye iki kısımda ele alınabilir. Plastik şekillendirilen cinsleri üzerine saf alüminyum ya da bir alaşımı (%1 Zn içeren) astarlanarak korozyona dirençli hale getirilirler. Uygun bir çözelti içinde yüzeydeki oksit film kalınlığının artırıldığı anotlama (anodising) işlemi de korozyon dilencini artırır. Astarlama ve anotlaina işlemleri özellikle 2000 serisi alüminyum alaşımlarında yaygın kullanılır, çünkü bunların korozyon dirençleri diğer serilere göre düşüktür. Yüksek sıcaklıklarda katı çözelti halinde bulunan Al-alaşımlannın ısıl işleminde dikkatli olunmalıdır. Aksi halde serisine göre ana matrise kıyasla anodik (Mg2/AU) ya da katodik (Cu AIT) metaller arası faz çökelmeleri sonucunda korozyon özellikleri kötü yönde etkilenir. 2000 ve 7000 serisi alaşımlar belirli ısıl işlem koşullarında gerilmeli korozyon hassaslığı gösterir.Özellikle kalın kesitlerde bu durum kritiktir. Hassaslığın minimuma indirilmesi karışık bazı ısıl işlem türleri ile (T73 ve RRA gibi) mümkündür. Ancak bu işlemler sonucu mekanik özelliklerinde T6 ısıl işlemine göre gerileme görülür. Atmosfere açık binalarda ve yapı işlerinde 3000 ve 5000 (özellikle deniz kenarlarında) serisi alaşımlar atmosferik korozyona dirençlidir. 5000 serisi yüksek mukavemet, iyi korozyon direnci özelliklerini yapısında bulundurur. 6000 serisi çok iyi mukavemet özellikleri yanısua korozyon dirençlerinden, 5000 serisine göre, kaybederler. iyonik değişim nedeniyle alüminyum alaşımlarının sulu ortamlarda çok iyi izole edilmiş olsalar bile, özellikle bakır alaşımlarıyla bir arada bulundurulması sakıncalıdır. Döküm alaşımlarında da yapıdaki bakır korozyon direncini azaltır. Bu durum özellikle deniz şartlarında önemlidir. Son yıllarda uçak endüstrisinde 2024 ve 7075 in yerini alacak Al-lityum alaşımları geliştirilme aşamasındadır. Uygun korozyon direnci sağlamaları koşuluyla uçaklarda %10 a varan bir hafifleme sağlıyabilecektir. %3 ile daha düşük miktarlarda Zn ve Mg içeren alaşımlar en ilgi çeken lityum alaşımı olarak görülüyor. Bakır ve Alaşımları Alaşımsız olarak kullanıldığı gibi başka metallerle alaşımlandırılmış olarak da kullanılır. Önemli alaşımları Zn (pirinçler), Ni (küpronikel), Al (Al-bronzu), Sn (Kalay bronzu) elementlerini ya da bunların değişik oranlarındaki kombinasyonlarını içerir. Saf olarak çeşitli bina ve mimari yapıların çatı ve ön yüz kaplamalarında kullanılır. Açık atmosfer koşullarında 7-10 sene içinde yüzeyde oluşan yeşil patına [Cu SO4 . 3 Cu (OII2)] dekoratif amaçlı, bakım masrafı düşük çatı kaplamacılığını cazip hale getirir. Diğer metal ve alaşımlarla bir arada kullanıldığı zaman, özellikle su taşıma sistemlerinde, sulu ortamda çözünmüş bakır daha aktif yüzeylerde çöke3-09 KOROZYON VIv DENETLENMESİ •vK< • Korozyona neden olabilir. Endüstriyel atmosferler, özellikle amonyak bileşiklerini taşıyan, bakır 1 i . MI ; ı -ıel ve gerilmcli korozyona hassaslığını artırırlar. • <';<ğıl!in sistemleri, su ıslah üniteleri, kondenser ve ısı değiştirgeçlerinde, çok kullanılan Cu ve alaşımları aynı Zuıiia.ıda boru ve boru bağlama elemanlarının, vana. pompa ve musluk parçalarının yapımında da kullanılabilir. Musluk suyundan kirliliği artan tuzlu sulara doğru bu parçaların korozyona uğrama riski artar. Akış hızı, sıcaklık ve suda çözünen oksijen miktarındaki artış korozif etkiyi artırır. Su sistemlerindeki bakır alaşımlarım ilgilendiren korozyon türleri : Farklı havalandırma korozyonu, gcrilmeli korozyon çatlaması, erozyon korozyonuve çinko ve alüminyum alaşım elementleri için söz konusu olan metal kaybı korozyonudur. Parklı havalandırma genellikle bir tasarım problemidir. Akışkanın bazı bölgelerde yeterince oksijenle beslenememesinden doğar. Erozyon korozyonu akış rejiminin bir fonksiyonu iken, vana ve pompalardaki basınç değişmesi sonucunda kavitasyon korozyonu oluşur. Amonyak ve civa bileşikleri içeren, nemlilik oranı yüksek atmosferlerde gerilme korozyonu çatlaması yaygındır. Nemin yüksek olduğu mevsimlerde bu risk fazla olduğundan mevsim gevrekliği olarak da adlandırılır. Zn kaybı olan çinkosuzlaşmaya karşı direnç %63 ün üzerindeki Cu artışıyla artar. %85 Cu içeren alaşımlarda deniz suyunda bile çinkosuzlaşmaya rastlanmaz. %63 den az Cu içeren a -pirinçlerinde çinkosuzlaşmaya karşı direnç %0.02-0.04 arası arsenik, antimuan ve fosfor eklenmesiyle artırılabilir. Kondenser boruları genellikle arsenik eklemeli a -pirinçlerinden yapılır. Fışkırtmaya, metal kalıp döküme, sıcak dövme ve kesme işlemlerine uygunluğu nedeniyle su boruları bağlama elemanlarının yapımında kullanılan (a + P) pirinçleri (Cu miktarı a ya göre düşük) sadece arsenik eklenmesiyle çinkosuzlaşmaya dirençli hale getirilemez. Kompozisyon öyle seçilmeli ki sıcak işleme durumunda a + (3 yapısındaki pirinç çalışma sıcaklığında tek a fazında olsun ya da (3 fazları a fazı içinde izole edilmiş halde bulunsun. %8 Al içeren bronzlar alüminyumca zengin y fazı olmadığı sürece alüminyum kaybına karşı dayanıklıda. %l-2 Fe, $4.5 ve daha fazla Ni eklenmesiyle alüminyum kaybı kontrol edilir. 600°C den yapılan hızlı soğutma da alüminyumsuzlaşma için yararlıdır. Yüksek sıvı akış hızlarına karşı alüminyum pirinci ve kuproııikel iyi direnç sergilerler, ancak akış hızının belli bir üst limiti vardır. Al-pirinci için deniz suyu içinde 2.2 m/s olan hız, kuproııikel alaşımlarında 3.5 m/s ye kadar çıkar. Kalay ve fosfor bronzları da akan deniz suyuna karşı iyi direnç gösterirler. %8-12 arası Sn içeren bronzların geiilmeli korozyon direnci pirinçlerden iyidir; aynı zamanda asitli sularda da iyi korozyon direnci sergilerler. Cu alaşımlarına %l-4 arasında Fe eklenmesi erozyon korozyonuna karşı ilave bir direnç sağlar. Titanyum ve Alaşımları Titanyum hem deniz hem de endüstriyel ortamlarda atmosferik korozyona, ortam sıcaklılarındaki taze ve deniz sularındaki erozyon korozyonuna ve korozyona karşı çok iyi dirençlidir. Bir çok günlük ortamlarda titanyum ve alaşımlarının en iyi korozyon direnci göstermiş olmaları bunların askeri amaçlı uygulamalarda, uzay, uçak, nükleer, kimyasal, petrol üretim ve işleme, elekrolitik kaplama, gıda proses ve fotoğrafçılık endüstrilerinde kullanımına yaygınlık kazandırmıştır. Oldukça aktif olan titanyumun olağanüstü iyi korozyon direnci çok geniş bir sıcaklık aralığında, değişik ortamlarda yüzeyinde meydan gelen oldukça sıkı bağlı ince bir oksit oluşumundandır. Bu oluşumun meydana geldiği ortamlardaki eser miktardaki su bile bu filmin koruyucu niteliğine etki eder. Titanyumun 882°C nin üzerindeki a (hekzagonal yapıda) ve altındaki P (yüzey merkezli kübik) allotropik yapıları, ilave alaşım elemeııtleriyle oda sıcaklığında kararlı hale getirilirler. Al ve Sn a yi, V, Mo, Cr ve Cu ise P yi kararlı kılarlar, oc/p ve p alaşımları üstün mekanik özelliklerine karşılık, a alaşımlarına göre daha düşük korozyon dilenci gösterirler. Kuru niüik asit buharı hariç oksitleyici çözeltilerinde çok iyi korozyon direnci gösterir. Koruyucu olarak kullanılan silis bileşikleri ve silikon gresi yardımıyla 200"C sıcaklıklarda bile nitrik asit, nitrik + klorik asit karışımlarına karşı yüksek korozyon direnci gösterir. Hidrofluorik asit gibi indirgen asitlere karşı direnci çok zayıftır. Bunun için %30 Mo ve %0.2-0.5 Pd içeren ulaşımları geliştirilmiş olup, sıcak, konsantre hidroklorik, sülfirik ve fosforik asillere karşı emniyetle kullanılırlar. Çözeltinin havalandırılması, içine nitrik asit ve Fe 3+ , Cu 2 t ve Ti 3 t gibi oksitleyici iyonların eklenmesi indirgen asit ortamlarında korozyon dilencini artırır. Belirli ortamlarda korozyon ve gerilmeli korozyona uğrar. Koruyucu filmin çatlaması ile başlıyan çatlak oluşumu, çatlak büyüme hızı filmin kendini onarma hızından yüksek oldukça, gelişine eğilimi gösterir. Gerilme korozyonu saf titanyumdan çok alaşımlarında görülür. 3-10 KOROZYON VE DENETLENMESİ Nikel ve Alaşımları Nikel ve alaşımları petrol ve kimya endüstrisindeki saldırgan ortamlar dahil bir çok ortamda çok iyi korozyon direnci gösterirler. Pahalı malzemeler oluşları itibariyle ancak daha ucuz malzemelerin ekonomik bir ömür sağlıyamadığı durumlarda kullanılırlar. Tipik alaşım elemanları içinde Cu, Cr, Fe, Mo, Ti, Mn, Co, Al sayılabilir. Bunların en önemlileri ilk dört elementtir ve bunların herbirinin nikelle kombinasyonu belli ortamlarda önemli korozyon direnci gösterir. Normal sıcaklıklarda havada korozyona direnci iyi olan saf ticari nikel kükürt dioksit ve %70 in üstünde bağıl nem durumunda puslanma ile sonuçlanan renk değişimine uğrar ki, nedeni yüzeyde oluşan nikel sülfat filmidir. Sıcak ve soğuk alkali çözeltilere ve sıvı sodyum hidrokside dirençli olan nikel indirgen asitlerde yavaş da olsa korozyona uğrar. Çözünmüş oksijen bu korozyonu hızlandırır. Oksitleyici asitler (HNO3) ve Cu2+, Fe 3 + gibi iyonların tuzları nikele karşı saldırgandır; deniz suyu içinde karıncalanma korozyonu olabilir. 320°C üstünde kükürtlü atmosferlerde tane sının korozyonu görülür; kükürt olmadığı durumlarda 850°C ye kadar verimli çalışır. Kükürt tane sınırlarında ayrışmaya uğrayarak kırılganlık yaratır. Bu tehlike 550-650°C arasında en yüksektir. Cr ve Fe ile alaşımlandırma 1200°C ye kadar kükürtün zayıflatma etkisine karşı direnci artırır. Bu alaşımlar fırınlarda ve kimyasal işlem ünitelerinde başarı ile kullanılırlar. Nikelin yaş korozyona karşı direnci Cu, Cr, Mo ve Fe ile alaşımlandınlarak artırılır. %30 Cu alaşımlı monel 400, kükürt kirliliği olan ortamlarda puslansa, pasif yüzey filmini bozan oksitleyici asitlerin saldırısına uğrasa da indirgen asitlere ve alkalilere karşı ticari saf nikelden daha dirençlidir. Akış hızı > 2 m/s olan çok iyi havalanmış deniz suyunda korozyon ve erozyon korozyonu direnci çok iyidir. Genellikle gemilerde, açık deniz platformlarında, karadaki enerji istasyonları ve kimyasal fabrikalarda vana içi ve pompa parçaları yapımında kullanılırlar. Havası giderilmiş 11F monel e saldırmazken, havalı asil hızlı bir korozyon yaratır. Nikelin pasifleşmesini kolaylaştıran krom %14 den fazla eklenirse nitrik asit ve oksitleyici asitlerin saldırı riskini azaltır. Iııconel (Ni / Cr / Fe - 77 / 15 / 8) ve Hastelloy C (Ni / Mo / Cr / Fe - 56 / 17 / 15 / 5) alaşımları bu asitlere karşı dirençli olduğu gibi, Hastelloy C ye eklenen Mo deniz suyundaki oyulma ve aralık korozyonuna karşı çok iyi direnç sağlar. Hastelloy B (Ni / Mo / Fe / Si - 62 / 28 / 5 / 1) oksitleyici asit ve iyonlara karşı dirençli olmamakla birlikte geniş bir sıcaklık aralığında çok değişik kompozisyonlardaki HC1 ye, havası giderilmiş fosforik ve sülfirik asitlere dirençlidir. Ancak Mo eklenmesi alaşımları gerilmeli korozyona karşı duyarlı hale getirir. 4. BUHAR SANTRALILARINDA KOROZYON SORUNLARI Buhar üretim santrallannda kullanılan gerek sıvı gerekse pülverize katı yakıtlar bünyelerinde hayli yüksek oranlarda kükürt bulundururlar. Yanma sırasıda kükürt yanına durumuna göre, (1)S + O2<->SO2, (2) SOI + 1/2 O 2 ^ S O 3 formüllerine göre kükürt dioksit ya da kükürt trioksidc dönüşür. Ancak normal yanma şartlarında SO3 miktarı azdır. Örneğin %3 kükürtlü bir kömür yandığında hacimsel olarak milyonda 5 mertebesinde SO3 meydana gelir. Bu miktar %3 kükürtlü bir sıvı yakıt için milyonda 10-30 hacimlere çıkabilir. Bu SO3 baca gazları içinde %8-14 hacimsel oranında bulunan su buharı ile 350°C altında ağırlıkça %80 oranlarında bir konsantrasyona sahip H2SO4 oluşturur : > 35O°C SO3 + II;O - J J » ' ~ n 2 SO4 < 350°C yanma gazları içindeki çok düşük oranına rağmen soğuk yüzeylerde yoğunlaşma fırsatı bulursa oldukça ciddi korozyon problemleri yaratır. İzolasyonun belli bölgelerde kesik ya da süreksizlik hali göstermesi bu bölgelerde asit yoğunlaşmasına fırsat hazırlıyabilir. Bu durum Şekil.6 da görülen buharlı güç santrallannda kazanları 300400°C arasında teıkcden gazlanıl, bacaya gidiş yolu üzerindeki hava ön ısıtıcıları, elektrostatik toz çöktürücüleri ve bu üniteler arasındaki gaz iletim kanallarında sıcaklığın gittikçe düşmesine bağlı olarak yoğunlaşma olasılığının artması nedeniyle giderek kiritik hale gelir. Bu tip sandallarda gazlann çiğlenme sıcaklığı 100-150°C arasında olup, bu sıcaklık aralığının altında asit yoğunlaşması meydana geleceğinden korozyon riski ortaya çıkar. Bu bakımdan kullanılacak malzemelerin oda sıcaklığından 150°C ye kadar her konsantrasyondaki sülfürik asite direnç göstermesi gerekir. 3-11 KOROZYON VE DENETLENMESİ Çiğlerime korozyonuna karşı alınacak önlemler arasında (i) asit çökelmesini ortadan kaldırmak ya da azaltmak (ii) asit ve metal yüzeyi arasındaki kimyasal reaksiyonu azaltmak sayılabilir. Asit çökelmelerinden doğan çiğlenme korozyonu için bağlantı yerlerinin ve ön hava ısıtıcılarındaki sızdırmazlıklann çok iyi kontrol edilmesi gerekir. Asit çökelmesini, asit kurumu taşıyan karbon parçalarının yayılmasını engelliyerek, önlemek için son zamanlarda bazı katkı maddeleri (Mg esaslı malzemeler, amonyak ve AI2O3 / SİO2 gibi) kullanılmaya başlanmıştır. Asit korozyonuna dayanıklı malzemeler açısından (1) seramikler, (2) plastikler ve (3) metaller şeklinde kaba bir sınıflandırma yapılabilir. Seramiklerin yüzey emayeleri şeklinde uygulanmasının hava ısıtıcı elementlerde 4 kata varan ömür artışı sağladığı bulunmuştur. Ancak, kırılgan oluşları bir eksi puan yaratır. Hafif ve esnek oluşları nedeniyle plastikler gaz kanallarındaki kesit değişim yerlerinde, destek askı yüzeylerinin kaplanmasında giderek artan uygulama alanı bulmaktadırlar. Metalik malzemelere gelince, çiğlenme noktası şartlarında ve 140°C deki sıvı yakıt ortamlarında yapılan çalışmalar yumuşak çeliklerin paslanmaz ostenitik çeliklerden daha iyi sonuç verdiğini göstermiştir. Ancak, pahalı olan nikel alaşımlarının daha uygun olması yanında, bunların davranışlarında da belli ölçüde belirsizlikler vardır. Yonma gazlan işlem ünitesi -A~Buhar enerji ' üretim ünitesi. 9-Sıcak hava 1-Kazan 10- Yanma hücresi 2-Kızgın-buhar V-Yanma gazları 3- Türbin 12-Soğuk hava 4-Yoğusturucu 5-Bosleme suyu tankı13-Hava ısıtıcı 14-Elektrolitik toz tutucu 6-Takviye suyu 15-Fan 7-Pompa '•' 16-Baca Yakıt 0- Şekil.6- Buharlı güç santralinin şematik resmi Şekil.6 da görülen buharlı güç santralinin buhar-enerji üretim ünitesinde sıvı ortamın yapısının çok iyi kontrol edilmesi gerekmektedir. Bu ortamın oksijen miktarı vcpH değerindeki artış; buhar üretim ünitelerindeki korozyon hızını artırır. Bu ünitelerde su genellikle kapalı devre olarak jçalışir ve çelik, ünitenin ana yapı malzemesidir. Sistemde kabuk oluşumu, sistemdeki kalsiyum tuzlar; ve çözünmüş karbon dioksitin katıldığı CaCÜ3 +II2O + CO2 <=» Ca (HCC>3)2 reaksiyonunun denge durumuna bağlıdır. Sistemde CO2 seviyesi düşük ve pH yüksekse suyun ısıtılmasıyla reaksiyon sola giderek kalsiyum karbonatı oluşturacaktır. Ortamın pH değeri 11 in üzerine çıkacak şekilde bir su ıslahı gereklidir. Bundan sonra 'amaçlanan oksijen miktarını azaltmak ve kabuk teşkil eden tuzları ortamdan atmaktır. Ana besleme suyu yb.j>uş"turucüdan gelen sudur ve içinde karbon dioksit, oksijen ve buhar fazıyla taşınan, önemli bölümü sodyum esaslı •çözünmüş tuzlar vardır. Takviye suyu ise sertlik veren kalsiyum ve magnezyum tuzları yanında ilave karbon dioksU-ve.oksijen taşır. Ortamdaki çözünmüş karbon dioksit soğuk suda CO2 + Ii2O.-*H2C>3 formülüne göre karbonik" asit ^apar ve; bunun etkisiyle suyun pH değeri koruma için gerekli olan değerin çok altındadır. Su kaynadığında,gaz atılır ye sistemi geçerek yoğunlaşan su içinde yeniden çözünür. Bu nedenle-yoğunlaşma suyu sistefliin her. yerinde daima küçük pH değerindedir. Sulu ortamdaki oksijen, çelik buhar kazanlarında mevcut alkali ortamlarda katot reaksiyon verimini artırır. Suyun ısınması ile birlikte ortamdan ayrılan oksijen sistemin kapanması halinde kazanın üst yüzeylerine yapışır ve buralarda farklı havalandırma sonucu oyulma korozyonu meydaa gelir. Korozyon ürünlerinin oyukcuğu kapatması sonucu oyulma kabuk altında devanı eder. Suda çözünmüş Mg ve Ca tuzlan btıharlaşmaya bağlı olarak çökelirler ve metal yüzeyinde kabuk oluştururlar. Kabuğun kalınlaşmasına paralel olarak azalan ısı iletim hızı. verim kaybı yanında borularda eğilme ve boruların alev yüzündeki aşırı ısınmış bölgelerinde kül toplanma riskini artırır. Besleme ve takviye suyunun ıslahı sıvı ortamdaki kirleticilere, ünitenin özellikle sıcaklık ve basıncı olmak üzere çalışma özelliklerine bağlı olarak karışık bir işlemdir. Su ıslahı genellikle şu işlemleri gerektirir : (1) Yumuşatma, (2) Oksijenin giderilmesi (havasızlandırma), (3) pil ayarı ve (4) koruyucu ilavesi. Yumuşatmanın amacı sudaki kabuk oluşturucu iyonları temizlemektir. Bu ise suyun ısıtılması ve iyon değişim filtrelerinden geçirilmesi ile mümkündür. Su sistemindeki oksijenin temizlenmesi ısıl ve kimyasal yolla yapılır. Isıl temizleme oksijenin çözünmesinin artan su sıcaklığına 3-12 ,r ,t KOROZYON VE DENETLENMESİ bağlı olarak azalması esasına dayanır. Kimyasal oksijen temizleme ise Na2SCb ve hydrazine (N2H4) kullanılarak yapılır. Esası 2Na2 SO3 + O2 -4 2Na2SO4 ve N2H4 + O2 -» 2H2O + N2 reaksiyonlanna dayanır. Yüksek basınçlı ve buharlaşma hızı yüksek sistemlerde hydrazine tercih edilir, ancak kapalı yerlerde zehirleyici etki gösterir. pH ayarı genellikle kazandan önce sistemdeki CO2 yi nötürleştirmeye yönelik olup, morpholine, octadecylamine ve cyclohexylamine gibi aminler ve amonyak (NH3) gibi maddelerle gerçekleştirilir. Bunlar kolay buharlaşan fakat genellikle suda çözünmeyen maddeler olduğundan, buharla beraber taşınırlar ve konderserlerde yoğunlaşarak koruyucu bir film de meydana getirerek koruyuculuk görevi yaparlar. pH kontrolü için sodyum hegzametafosfat ve sodyum ortofosfat ile bereaber sodyum hidroksit eklenir. Ancak ortofosfatlar tortu oluşumuna sebep olur ve bunların temizlenmesi için kazan zaman zaman blöf yapılır. Nükleer enerji santrallanndaki buhar üretim sistemlerinde paslanmaz çelik kapalı devreleri çalışır. Bu sistemlerde iyon dönüşümü ve oksijen temizleme işlemi son derece önemlidir. Bu devrelerde en önemli hasar paslanmaz çeliklerin gerilme korozyonundan kaynaklanır. Bunun için devredeki oksijen ve klor miktarlarının kontrolü çok önemlidir. 1970 lerin başında karbür çökelmesi sonucu hassaslaşmış paslanmaz çeliklerin osijenli ortamlarda, iyon değişim reçinelerinden sisteme karışan sülfat iyonları nedeniyle, gerilmeli korozyona uğradığı tesbit edilmiştir. Suyun ıslahında aşırılıklardan kaçınılmalıdır, aksi halde meydana gelecek alkali birikimi (kostik soda NaOh) taneler arası bir gerilme korozyonu çatlaması yaratabilir. Yüksek Sıcaklık Etkisi Oksitlenme genellikle 55O°C üzerindeki sıcaklıklarda ciddi problemler yaratmaya başlar. Yüksek sıcaklıktaki buhar akışı içinde çelik 3Fe + 4H2O -» Fe3C>4 + 4H2 reaksiyonu gereği siyah bir magnetit kabuğu ile kaplanır. Kabuk oluşum hızı sıcaklığa, bu sıcaklıkta kalma zamanına ve kızgın metal yüzeyinin taze buharla (oksitleyici atmosfer) beslenme hızına bağlıdır. Araştırmalar kabuklaşma hızının 800°C üerinde arttığını 1000°C üzerinde yeniden yavaşladığını göstermiştir. Kabuk oluşum hızına etki eden bir diğer faktör de oksitlenmeye bağlı kabuk tabakasının genişlemesidir. Bu genişleme ana metalinkinden farklı olup, boru duvarları boyunca ısıl gerilmeler meydana getireceğinden kabuğun yırtılmasını kolaylaştırır. Çatlayan ya da kınlan kabuk bölgelerinden kabuklaşma hızlanarak devam eder. Kazan borularının gerek buhar yüzünde, gerek alev yüzünde meydana gelen değişik karakterli kabuklar ısı iletiminin düşmesine neden olduğundan borularda aşırı ısınmalar meydana gelmeye başlar. Bu aşırı ısınmalar ise borularda ani patlama hasarlarına, bir tek boru ya da boru demetlerinde bel verme olaylarına neden olur. Aşın ısınmalar sirkülasyonun hatalı ve akışın karasız olduğu durumlarda oluşur. Yüksek sıcaklıklarda oluşan oksit kabuklarına bağlı olarak kızdıncı borulannda bel verme ve yarılmalar meydana gelebilir. Kızdıncılann alev yüeyinde kabuklaşma olduğunda kabuktaki sodyum-vanadyum bileşiklerine bağlı olarak korozyon başlar. Bu bileşiklerin oksit kabuğu içine gitmesi kabukların ergimesine neden olacağı için yüzeyden devamlı bir kayıp söz konusu olacaktır. Bu tip olaylara karşı en dayanıklı malzemeler Cr-Ni alaşımlarıdır. 5. KİMYA FABRİKALARINDA KOROZYON Genel Yaklaşım İşlem tesislerindeki kimyasal maddelere karşı malzemelerin dirençleri hakkında genelleme yapmak hemen hemen olanaksızdır. Kimyasal maddelerin sayısındaki çokluğun yanında, kullanım şartları, sıcaklık, konsantrasyon, akışkan hızı, havalandırmanın derecesi, saflık, gerilme durumu ve daha başka koşullar arasındaki fark aynı malzemenin değişik uygulamaları arasında büyük değişimler gösterir. Çok miktarda deneysel verilere rağmen, korozyon bilimi bir sistemin davranışlarını temel ilişkiler bazında, olayın meydana gelişinden önce tahmin edebilecek durumda değildir. Korozyona direncin birinci derecede gereksinim olduğu malzeme uygulamalannda, değişik ve bağımsız kaynaklardan edinilecek korozyon verilerinin sağlıklı kullanılabilmesi için eldeki kimyasal işlemin çok iyi anlaşılmış olması gerekir. Kaldı ki söz konusu kimyasal koşullara uygun korozyon verilerinin de istenildiği anda elde edilebilmesi kolay değildir. Bu bakımdan karar verme aşamasında iken servis şartlarında nelerin olacağını önceden kestirmek oldukça zordur. Korozyonla ilgili temel eşitlikleri ve verileri kullanarak bazı malzemelerin, örneğin paslanmaz çeliklerin, polarizasyon eğrilerini çeşitli ortamlarda önceden tahmin edecek bilgisayar programlannın geliştirilmesi için korozyon olaylarında modelleme çalışmaları yapılmıştır. Ancak, korozyon davranışlarının polarizasyon eğrilerinin yorumuna bağlı olarak önceden kestirilebilmesi de bu yorumu yapabilecek kişilerin varlığına bağlıdır. Yüksek saflıkta kaliteli kimyasal maddelerin özel gereksinimleri, bunların üretilmesi aşamasında korozyon dirençleri yüksek malzemelerin seçimini zorunlu kılar. Bu bakımdan kimyasal fabrikaların birçoğunda paslanmaz çelikler ve yüksek alaşımlı malzemeler korozyon gereksinimi nedeniyle yaygın olarak kullanılırlar. Paslan3-13 KOROZYON VE DENETLENMESİ maz çeliklerle ilgili daha geniş bilgi Ayıran.7 de bulunabilir. Mevcut veriler ve amprik sonuçlan kullanarak malzemelerin korozyon davranışları hakkında bir ön tahminde bulunmanın zor olduğu durumlarda, gerçek şartlarda malzemenin korozyon davranışlarının belirlenmesi için bazı korozyon testlerinin yapılması gerekir. Metaller Servis şartlarının çok aşırı korozif olmadığı durumlarda dökme demirler karıştırıcı ve pompa gövdelerinin yapımında yaygın olarak kullanılırlar. Geriline korozyonu çatlamasına uğramadıkları için tuz ve kostik soda buharlaşma tavalarında paslanmaz çeliklere tercih edilirler. Özel kullanım amacıyla korozyon dirençleri %35 Ni eklenmesi ile geliştirilmiş ostenitik dökme demirler, seyreltik sülfürik asite ve kostik sodaya karşı standart ferritik dökme demirlerden daha iyi direnç gösterirler. Yüzeylerinde geçirgen olmayan, direngen bir koruyucu oksit filmi meydana getiren yüksek kromlu (%30 a kadar) dökme demir ve çelikler, bol oksijen ve oksitleyici madde bulunduran sıvı ortamlarda başarı ile kullanılırlar. Yüksek sıcaklık dirençleri nedeniyle fırın, ısı değiştirgeci parçalarının yapımında kullanılırlar. Ancak, oksit filmini delerek tahrip etme gücü yüksek klor iyonu içeren sulu ortamlarda dikkatli kullanılmaları gerekir. Oyulma potansiyelinin altındaki potansiyellerde uygulanacak anodik koruma iyi kontrol edilmesi kaydıyla başarı ile uygulanabilir. Oksitleyici asidik ortamlarda anodik koruma altındaki paslanmaz çelikler başarıyla kullanılırlar. Hidroklorik ve hidroîluorik gibi, oksitleyici olmayan, asitli ortamlarda ve bu ortamların depolanmasında anodik korumalı krom ve titanyum kapların kullanımı yaygındır. Oksitleyici asidik ortamlarda kullanılan anodik korumalı paslanmazlar alkali ortamlarda kullanılmazlar. Çünkü kostik kırılganlığa bağlı gerilme korozyonu çatlaması problem yaratır. Sıvı ortamlarda uygulanan anodik koruma malzeme yüzeyinde l i ^ üzerindeki potansiyellerde meydan gelen pasif filme bağlıdır. Maliyeti düşük olduğundan tercih edilir. Ayrıca pasiflenme özelliği gösteren basit, kolay temin edilen ucuz malzemeleri anodik koruma altına alarak, pahalı malzeme kulanınıının önüne geçilebilir. Yüzeylerindeki dirençli pasif filme bağlı olarak korozyon dayanımı yüksek silisli dökme demirler de oksitleyici asidik ortamlarda emniyetlidir. Ancak, alkali ortamlarda tercih edilmezler. Ilidrofluorik asitin de saldırısna uğrayan bu demirler 1IC1. IIBr ve H1SO3 lü ortamlarda yüzeylerindeki pasif film uzaklaştırıldığı için sınırlı bir direnç gösterirler. Kimya endüstrisinde paslanmaz çeliklerin özel bir yeri vardır. Genel olarak bunların performansı yüksek krom ve nikel, düşük karbon ve bir miktar molibden ilavesi ile artar. Sülfürik asitteki servis ömürleri iyidir. Bol oksijenli ve oksitleyici madde (IINO3 ve CUSO4 gibi) ilave edilmiş ortamlarda daha da başarılıdırlar. I1C1 ortamlarında kullanımı çok seyreltik olması kaydıyla mümkündür. Zayıf korozyon dirençlerine rağmen düşük karbon çelikleri pratikte 400°C ye kadar çalışan kimya fabrikalarında yaygın olarak kullanılırlar. Korozyon hızının çok yüksek, kimyasal maddelerin bu yüksek korozyon hızından dolayı demir iyonlarınca kirlendiği durumlarda ise yüksek alaşımlı malzeme seçimine gitmek gerekir. Özel olarak astarlanmış ya da kaplanmış düşük karbonlu yapı malzemelerinin seçimi de bir başka alternatif olabilir. Titanyumla astarlanmış kalın çelik saclardan yapılmış gereçler kimya endüstrisinde sık karşılaşılan bir durumdur. Bu malzemenin kaynayan nitrik asit içinde bile korozyona dayandığı biliniyor. Tıpkı paslanmaz çelikler gibi, yüzeyde hidrojen çıkaran sülfürik ve hidroklorik asite karşı bu malzemenin gösterdiği direnç ve perfornans, ferrik ve küprik tuzlan gibi oksitlenme reaksiyonu sağlayan oksitleyici maddelerle geliştirilebilir. Korozyona Karşı Karma Çözümler Kimya endüstrisinde kararlı ve kalıcı bir yüzey alanı temin etmek için geliştirilen karma çözümlere özellikle vana, pompa ve bağlantı elemanları gibi donanımlarda sık rastlanır. Bunun en güzel örneğine akışkan kontrol vanalarında rastlanır. Bazı durumlarda başlangıç maliyeti ve bakım masrafları açısından astarsız malzemeler en iyi çözümü oluştururlar. Çinkosuzlaşmanın önemli bir problem olması durumunda 60 / 40 - Cu / Zn dökme pirinci suda iyi bir çözümdür, dökme bronz ise daha iyidir. Biracılık ve süt ürünleri endüstrilerinde olduğu gibi, zehirli olmasalar bile korozyon ürünlerinin tat değişikliği yaptığı durumlarda süper korozyon direnci istendiği zaman ostenitik paslanmaz çelik vanalar seçilir. Gıda ve ilaç sanayiinde ostenitik paslanmaz döküm vanalar kullanılır. Vana kapakları ise epoxy kaplı ve daha ucuz olan alüıninyum-silis alaşımı olabilir. Yüzey düzgünlüğü özellikle gıda sanayiinde önemli olduğundan kabuk döküm yerine hassas döküm tekniği vana gövdelerinin imalatında tercih edilir. Bor-silikat cam astanyla kaplı demir döküm vanalar özellikle ilaç ve antibiyotik gibi temizliğin ve safiyetin birinci derece önemli olduğu durumlarda tercih edilirler, çünkü bunların özellikle asitlere karşı korozyon dirençleri çok yüksektir. Kimyasal maddelerden etkilenmemeleri nedeniyle PTFfi (Polylelrafluoroethylene) ile astarlanmış vanalar vardır. Ancak bunun astar olarak kullanılması çok zordur. Bu bakımdan son yıllarda PVDF (Polyvinyl denefluoride), ETFE (Ethylene / tetrafluoroethylene copolymer) ve PFA (Perfluoroalkoxy polymer) gibi enjeksiyonla dökülen fluoropolimerlerde önemli gelişmeler olmuştur. Bunların kimyasal dirençleri P'İ'FE ye yakındır ve enjeksiyonla dökülüp şekillendirilebildikleri için nihai ürünler çok daha çabuk ve ucuza elde edilebilirler. Bunlar çok sert olduğundan vana diyaframı olarak kullanılmazlar, ancak ETFE astarlı vanalar PTFE / lastik karma malzeme diyaf3-14 hl A KOROZYON VI' DLvNliTLENMESİ ramları beraber kullanılırlar. PTFE iyi bir atmosfer sızdırmuzlığı sağlıyamadığı için elastik yastıklarla beraber kullanılırlar. Aşınmalara direnci yüksek olan lastikler (örneğin; polybutadiene lastik) astar ve diyafram malzemesi olarak vanalarda kullanılırlar. Genellikle diyafraınlı vanalar basit şekilleri dolayısıyla birçok malzemeyle astarlanmaya müsaittirler. Cam astarlı malzemelerin yanında, koıozyon şiddetinin yüksek olduğu durumlarda, tamamen camdan yapılmış cihazlar kullanılmaya başlanmıştır. Bunlarda gevreklik ve kırılganlık bir problem olarak ortaya çıkar. Bu nedenle seri üretim yapan yüksek üretim kapasiteli fabrikalarda cam astarlı ya da emayeli kaplar, borular ve vanalar daha iyi sonuç verir. Plastikler kimya fabrikalarında geniş kullanım yeri bulurlar. Plastikleştirme işlemi uyglanmamış PVC (polyvinylchloride) hidroklorik. sülfirik ve kromik asitlere karşı dirençlidir, ancak sert ve kırılgandır. Plaslikleştirilmiş PVC kimyasal saldırganlığa karşı düşük dirençlidir. Ancak atmosferik şartlarda ve sulu uygulamalarda yeterli kabul edilir. Camsı Emayeler Kimya fabrikalanndaki bir çok durumda çelikleri ve demirleri korumak için emaye kaplamalar kullanılırlar. Emayeler silikat ve borsilikat camları olup, bir miktar llour ihtiva ederler. Temel karışım maddeleri kuarlz (SiO2), kaolin (A1:O3 . 2SiO2 . 2I12O) ve feldspattır (K2O . A12O3 . 6SİO2). Boraks (Na 2 B 2 O 7 ), soda külü (Na2CO3). cryolite (Na3AIF6), fluospar (CaF2) litharge (Pb3Oj) ve kalsiyum hidroksit [Ca (OII| 2 gibi flux ilaveleri yapılır ham emaye karışımına. Bu malzemeler llour ve aşın kostik ortamlar dışında tüm korozif ortamlara karşı dayanıklıdırlar. Bunlar seramik malzemelere uygulanan sırlama maddeleri ile benzerdir. Yaş ya da kuru olarak metal yüzeyine uygulanırlar. Bunların ergiyeıek yüzeye iyi yapışmış bir camsı film meydana getirmesi için genellikle çift kademeli bir fırınlama işlemi uygulanır. Önce 100-150°C orasında yapılan kurutma kademesini 675-870°C arasında yapılan ana fırınlama kademesi izler. İkinci kademe yumuşak çeliklerde 8OO-87O°C, dökme demirlerde ise 625-750°C arasındadır. Opak bir görünüm elde edilmesi için ana karışıma S11O2O5 ve özel durumlarda ZrO 2 eklenir. Aside dayanıklı emayelerde flux (cüruf yapıcı) ilaveleri düşüktür. Cam astarlı kimyasal gereçlerde borsilikat bileşimi tercih edilir. Emaye kompozisyonunun metalle oldukça benzer genleşme katsayısına sahip olacak şekilde ayarlanmasına dikkat edilmelidir. 25O°C sıcaklıklarda çalışan fırınlarda bu durum önemlidir. İki kat emaye kaplama uygulandığında ilk tabakanın içine daha yüksek oranda flux ilave edilerek, üst emaye tabakasıyla metal arasında ortalama bir genleşme katsayısı elde edilmeye çalışılır. Yüzeye yapışmayı kuvvetlendirmek için çeliklerin emayesinde 9ÎO.5 kobalt ve nikel oksit, dökme demirlerde ise aynı oranda kurşun oksit emaye karışımına eklenir. Emayelenecek çeliklerin düşük karbonlu ve yüzeylerinin kabuklardan temizlenmiş olması gerekir. Emayelenecek karbon çeliklerinin uygun bir tavlama işlemi ile yüzey tabakasındaki karbon yakılarak giderilir. Böylece 85O°C sıcaklıklarındaki ana fırınlama şuasında yüzey karbonunun emaye yapısındaki oksijenle reaksiyona girerek kabarcıklar oluşturmasının önüne geçilmiş olur. Karbon miktarı yüksek olmasına rağmen dökme demirlerde böyle bir problem yoktur, çünkü çalışma sıcaklıklarında dökme demir yapısındaki silisyum, mangan ve fosfor flux da mevcut oksijenle tercihli olarak reaksiyona girer ve böylece asitlere dayanıklı suların yüzeye yapışmasını artırırlar. Dökme demirlerin emayelenmesinde karşılaşılan asıl problem hidrojen çıkışıdır. Demir / grafit elekliğinin katılaşmasında yapıda çözünen hidrojen çıkarken karbon tarafından tutulur ve daha sonraki yeniden ısıtmalarda (emayeleme sırasında) yavaş yavaş salınır. Ayrıca yaş emaye karışımının uygulanması sırasında yüzeyin su ile reaksiyonuna bağlı olarak yapıdaki grafitler malzcminin hidrojen tutmasına yardımcı olur. Hidrojenin yarattığı zorluk, sıvı emaye yüzeye uygulanmadan yüzeyin 76()"C de bir kaç dakika ısıtılması ile giderilir. 6. BORULARDA VE YAPILARDA KOROZYON Kapalı ya da açık çalışan su devrelerinde, sıvı iletim hatları ve borularda meydana gelen korozyon olayları birçok faktörün yanında esas itibariyle sıvı ortamda çözünmüş O2 ve CO 2 gibi gazların konsantrasyonuna, suyun yapısında bulunan iyonların tipine, akış rejimine, sıcaklık ve basınç gibi çalışma koşullarına bağlı olarak değişir. Bu faktörlerden bazılarına buhar üretim santıallarında korozyon bölümünde değinilmiş, kabuk ve kısır oluşumu, suyun yapısına bağlı olarak meydana gelen korozyon tipleri ele alınmıştır. Duruların açık olduğu korozif koşullar ve ortam çok çeşitlidir. Gaz. petrol ve su taşımacılığından, yüksek basınçlı kimyasal sıvı ya da gaz akışkanlarını taşıyan değişik boru hatları ve devreleri vardır. Bu boru devrelerinde boru iç yüzeyleri içinden geçen akışkana maruz kalırken dış yüzeyleri içinde bulundukları ortama (toprak, deniz suyu, atmosfer gibi) açık halde bulunurlar. Aynı malzemeden yapılmış olsalar da farklı ortamlara açık bulunan boru hatları değişik korozyon davranışı gösterebilirler. Boru hattının taşanını ve buna bağlı olarak akış rejiminde bölgesel olarak meydana gelen değişiklikler farklı korozyon problemlerinin doğmasına neden olabilirler. 3-15 KOROZYON VE DENETLENMESİ Boru Sistemlerinde Tasarım ve Korozyon Boru sisteminde akışın önüne çıkan bir engel, akış rejiminde türbülansh bir durum yaratıp, kavitasyon ve çarpma dolayısıyla erozyon korozyonu meydana getirebilir. Türbülans nedeniyle korozyon ürünlerinin sağladığı koruyucu tabakada herhangi bir surette meydana gelen tahribatın onarılması mümkün değildir. Laminer akışın tasanma bağlı olarak türbülansh duruma dönüştüğü yerlerde (hatalı kaynak, hatalı vana bağlantısı ve düzgün yerleştirilmemiş conta gibi) sıvı molekülleri boru iç yüzeyine çarparak yüzeydeki koruyucu filmi aşındırırlar. Eğer sıvı içinde hava kabarcıkları ya da katı aşındırıcı parçacıklar varsa filmin aşınmasını hızlandırırlar. Bunun ortaya çıkmasını teşvik eden faktörler arasında (a) boru iç çapındaki ve boru yönündeki ani değişimler, (b) boru iç yüzeyinin düzgünlüğünü bozan vana, bağlama elemanı gibi düzgün yerleştirilmemiş parçalar, (c) sıvının dışa sızmasına fırsat veren yarıklar ve (d) laminer akışı bozan korozyon ürünlerinin ya da başka katı maddelerin boru iç yüzeylerinde birikmesi sayılabilir. Ancak, öyle durumlar vardır ki türbülans kaçınılmazdır, çünkü sıvının geniş bir kesitten dar bir boru kesitine geçmesi bir gereksinim olabilir. Yoğuşturucu boruların giriş ucunda ve ısı değiştirgeçlerinde kaçınılmaz olan bu durum nedeniyle sık sık erozyon korozyonuna rastlanır. Sıvının durgun olduğu boru iç yüzeylerinde de kavitasyon hasarı meydana gelebilir. Yakın çevredeki makinalara bağlı olarak, hatta boru sisteminin başka yerlerindeki sıvı akışı nedeniyle iç cidara bitişik sıvı tabakasında enlemesine basınç titreşimleri meydana gelir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan basınç değişimleri kavitasyon ve oyulma korozyonuna sebep olurlar. Bunun için boru sistemlerinin titreşmiyecek biçimde çok iyi tesbit edilmeleri gerekir. Su borusu sistemlerinde kullanılan malzemelerin çoğu metal yüzeyindeki elektrolitin belli bir maksimum akış hızıyla sınırlıdırlar. Bu hızın üzerine çıkıldığı zaman pasif filmler hızla aşınır ve metalin korozyonu hızlanır. Bunun tersine deniz suyuyla temasta olan paslanmaz boru sistemlerinde sınırlayıcı olan elektrolitin minimum akış hızıdır. Çünkü yüzeydeki pasif filmin bol klorlu deniz suyu ortamında etkinliğini sürdürebilmesi için suyun en az bir limit hızla (iyi havalandırılmış deniz suyunda 1,5 m/s) akması, filmin sürekli yenilenen ve takviye edilen oksijenle kendini sağlamlaştırması için gereklidir. Aksi halde oyulma korozyonu kaçınılmaz olur. Korozif sıvıların aktığı boru sistemlerinin, kullanılmadığı durumlarda tamamen temizlenip boşaltılarak, nötralize edilmesi gerekir. Matta mümkünse yüzeyde film meydana getiren koruyucularla muamele edilmesi gerekir. Su borusu sistemlerinde kullanılan tipik malzeme ve özellikleri Çizelge.2 de görülüyor. Çiy.elge.2- Su Borusu Sistemlerinde Bazı Malzemeler ve Özellikleri Malzeme Özellik Hız sınırı (m/s) Dökme demir Ucuz, düşük akış hızlarında güvenli, su dağıtım sistemleri için uygun, boru kalınlığı ömrü belirler. Galvanizli çelik Ucuz, ömür kaplama kalınlığına bağlı, düşük akış hızı, türbülansa karşı zayıf, bakır parçalarla teması erken hasara yol açar. Bakır Türbülansa karşı zayıf, bio-kiıleticiler için zehirli 10 Korunmuş Admiralty* Pirinç (Cu/Zn/Sn-70/29/1) Çinkosuzlaşmaya iyi direnç 2.0 Alüminyum pirinç (Cu/Zn/Al-76/22/2) Türbülansa balardan daha dayanakılı, sülfür kirlenmesine kupro-nikellerden daha dirençli, bio-kirlenıneye karşı zayıf 4.0 Kupro-nikel 90 /10 (Cu / Ni / Fe - 69.5 / 30 / 0.5) Çok iyi genel performans, geıilmeli korozyon çatlamasına direnç 3.6 Yüksek alaşımlı paslanmaz çelikler Yüksek maliyet (bakınız Ayrım.3) limit yok Yüksek maliyet, (bakınız Ayrım.3) düşük elastiklik modülü nedeniyle destek gerektirir. limit yok Titanyum (*) ABD Deniz Kuvvetleri 3-16 Yüzeydeki oksit filmine bağlı 26 KOROZYON VE DENETLENMESİ Boruların ek yerlerindeki kılcal çatlaklardan dışarı sızan elektrolit yüzeyde buharlaşır. Bunun sonucu buharlaşmanın meydan geldiği noktalarda elektrolit içinde çözünmüş saldırgan iyonlar birikerek korozyonu şiddetlendirirler. Eğer boru hattında farklı iki metalin bir araya gelmesi kaçınılmaz olursa, aynı elekrolite maruz bu metallerin potansiyelleri arasındaki fark galvanik korozyon pilini harete geçirecektir. Böyle durumlarda korozyon hasanın en aza indirmek için daha tasarım kademesinde şu önlemler alınabilir : (a) Akım yoğunluğunu azaltmak için anodu pratik olduğu ölçüde geniş yüzeyli tutmak, (b) Elektrolit bir devreden geçip gidiyorsa, önce anodu, sonra da katodu geçmesini sağlamak. Aksi halde anot üzerinde katodik iyonların çökelmesi anodun oyulma korozyonuna uğramasına neden olur, (c) Daha az korozif elektrolit seçmek ve (d) İki farklı metali izole etmek. Böylece ek yerinden elektron geçişi engellenerek korozyon önlenmiş olur. Gerek açık gerekse kapalı ortamda atmosfere açık boru sistemlerinde, yüzeylerde yoğunlaşma meydana gelmiyecek şekilde iyi bir izolasyon yapılmalıdır. Aksi halde yüzeydeki yoğunlaşmalar ortam kirliliğine bağlı olarak korozif ortamların boru yüzeylerinde oluşmasına ortam hazırlayacağı için korozyon riski artacaktır. Gömülü Borularda Korozyon Toprakta gömülü bulunan demir ve çelik borular genellikle içinde bol oksijen çözünmüş deniz suyuna göre daha az korozyona uğrarlar. Ancak, bölgesel olarak meydana gelen korozyon nedeniyle bu hızın arttığı ve boruların delindiği de sık rastlanan bir durumdur. Topraktaki korozyona etki eden faktörler (a) su, (b) oksijen, (c) pH değeri, (d) direnç ve (e) mikroorganizmalar sayılabilir. Doğal topraklarda gömülü bulunan demirlerin bölgesel olarak korozyona uğraması toprağın yaklaşık nötür olması, içinde çözünen oksijenin düşüklüğü ve tamamen durgun oluşu göz önüne alındığı zaman normal korozyon teorilerine göre şaşırtıcıdır. Ancak, yapılan çalışmalar oyulma korozyonunun toprağın doğasından fazla etkilenmediğini göstermektedir. Oyulma korozyonu eğilimi ile toprağın direnci arasındaki ilişkilerden toprağın saldırganlık ölçüsünü belirleyici bir direnç kriteri belirlenememiş olmasına rağmen toprak direnci genelde saldırganlık ölçüsü olarak kullanılmaktadır. 4000 o hm.cm den büyük dirençli topraklar saldırgan olmayan gruba girerken 3000 ohm.cm den az dirençliler saldırgan kabul edilirler. Oyulma riskinin 1000 ohm.cm ve altında yüksek olduğu kabul edilir. Toprakta bir korozyon hücresinin meydana gelmesi için oksijen olması gereken bir elementtir, çünkü katodik reaksiyon için ihtiyaç vardır. Topraktaki oksijen miktarı toprak cinsine ve aynı cins toprağın gevşek ve sıkı oluşuna göre değişir. Kumlu topraklardaki oksijen miktarı killi topraklardan fazladır. Bu tip iki toprak içinden geçen yeraltı boru hattında toprakların birleşme çizgisinin oksijence zayıf olduğu yanında oyulma korozyonu meydana gelir. Benzer olay oksijen miktarları farklı olan karma topraklardan geçen boru hatlarında da görülür. Boru yüzeyinde kille temasta olan yerler oksjence zayıf, bitişik bölgeler göreceli olarak zengin olacağından kilin temas ettiği alanın dışa yakın kısımlarında oyulma korozyonu görülür. Dikine çakılmış borularda da oyulma korozyonu görülebilir. Toprak cinsi aynı olsa da yeraltı su seviyesinin altında oksijen çözünürlüğü düşük olduğundan, bu seviyenin altına kadar uzanan borularda su seviye çizgisinin hemen altındaki kısımlarda boru yüzeyi oyulma korozyonuna uğrar. Bu anlatılanlar farklı oksijen konsantrasyonlarına sahip bölgelerin harekete geçirdiği konsantrasyon pilleri esasına göre meydana gelen korozyon olaylarıdır. Yeraltı boru hatlarında katodik koruma korozyona karşı alınacak önlemlerin başındadır. Ancak, emniyetli bir katodik koruma iyi bir ölçme ve takip işlemi yanında, boru yüzeylerinin organik ya da inorganik kaplamalarla takviye edilerek desteklenmesiyle gerçekleşebilir. Öte yandan yüzey kaplaması uygulanmış boruların katodik korunmasında da zamanla problemler doğabilir. Örneğin, kaplamanın çatladığı ya da harap olduğu bölgelerin su ile temasa gelmesi katodik koruma altındaki boruların bu bölgelerinde hidrojen çıkışına bağlı olarak alkali bir ortamın meydana gelmesini teşvik eder. Alkali ortamlarda çelik borular -0.55 -0.75 volt (sce - satüre kalomel elektrot) arasında korozyona uğrarlar. Borular katodik olarak -0.85 volt altında korunsalar bile, alkali elektrolitin direnci ya da çıkan hidrojen kabarcıklarının akım yolu üzerinde bir direnç yaratması nedeniyle, her zaman koruma potansiyeline kadar polarize olamayabiliıler. Potansiyelin boya tabakasının kalktığı alkali bölgelerde kritik seviyeye gelmesi olasılığı her zaman vardır. Böyle durumlarda da deniz suyu ortamında katodik olarak korunan çelik boru yüzeylerinde alkali ortama bağlı olarak kalsiyum karbonat çökelmesi meydan gelir ki, bu da zamanla koruma akım yoğunluğu geresinimini azaltır. Bunun beton yüzeyinde meydana gelen alkali ortamın yarattığı durumla karıştırılmaması gerekir. Beton Yapılarda Çeliklerin Korozyonu Ucuzluğu, kolay şekillendirilip istenildiği gibi dökülebilmesi, basma gerilmelerine gösterdiği yüksek direnç gibi önemli özellikleri yanında çekme gerilmelerine gösterdiği zayıf direnç betonun en büyük eksiğidir. Betonun bu eksikliği, içine yerleştirilen yüksek çekme ve basma dayanımı gösteren çelik ile dengelenir. Beton içine yerleştirilen çelik çevresinde koruyucu bir pasif filmin meydana gelmesini kolaylaştırır. İşte pasif film oluşumunu sağlayan bu alkali ortamın yok olması çeliklerin beton içindeki korozyonunda en önemli faktördür. Pasifliğin bozulmasının en yaygın nedenlerinden birisi atmosferde mevcut CO: gibi asidik gazların betona girerek beton için3-17 KOROZYON VE DENI-TLENMI-St deki reaksiyonlarla çeliğin pasifliğini suğlıyan alkali ortamı nötürleştirmesidir. Karbonasyon (carbonation) adı verilen bu işlem yavaş yavaş betonun derinliklerine işler. Karbonasyon hızı geçirgenliği yüksek olan betonlarda 10 yıl gibi kısa bir zaman içinde 20 mm den daha fazla olabilir. Geçirgen olmayan betonlarda ise 50 yıl içinde ancak 1 -2 mm derinliğe kadar etki edebilir. Karbonasyona bağlı olarak başlayan ve oluşan korozyon ürünlerinin hacmi kendini oluşturan demirden hacimsel olarak daha büyük olduğundan bir genişleme meydana gelecek; ortaya çıkan çekme gerilmeleri betonu çatlatarak kabuklaşmasına ve bozulmasına yol açacaktır. Betonarme yapılarında bozulmaya en büyük katkı beton içine girip çelik yüzeyine kadar erişen klor iyonlarından gelir. Klor (a) dış kaynaklardan (deniz suyu ya da buz çözücü tuzlar), (b) prefabrik betonlara sertleşmeyi hızlandırıcı olarak ilave edilen CaCb (1970 ortalarından itibaren Avrupa'da yasaklanmıştır) ve (c) istenmiyerek hammade içine karışma gibi sebeplerle betona girebilir. Klor iyonlarının konsantrasyonu çok yükselirse alkali ortamda bile korozyon meydana gelir, çünkü klor iyonları pasifliği bozan çok kuvvetli bir reaktiflir. Bu korozyon bölgesel ya da oyuk korozyonu niteliğinde olup, hiçbir dış belirti vermeden çelik çubukları tamamen çözebilir. Dış akün kaynaklı katodik koruma uygulandığında, beton yapılardaki çelikler diğer uygulamalara göre çok düşük akün gereksinimi gösterirler. Toprakta gömülü beton yapılarda 1-4 nıA/m2 olan koruma akım yoğunluğu, denizdeki yüksk kalite beton yapılarda 0.15 mA/ıır den bile küçüktür. Bunun nedeni korozyona neden olan elektrolitin dilencinin çok yüksek olmasından kaynaklanır. 7. KOROZYONUN DKNUTLENMKSİ Korozyon en basit haliyle metallerin çevreleri ya da ortamlarıyla girdikleri reaksiyon olarak tanımlanırsa, denetlenmesi söz konusu olduğu zaman sadece malzemenin göz önüne alınmasının yeterli olmayacağı kendiliğinden görülür. Ortamın da aynı duyarlılıkla ele alınması gerekir. Çevrenin belirlenmesinde ana unsurların (pil, toplam çözünmüş katı, çözünmüş oksijen, oksitleyici ve indirgeyici kimyasalların varlığı. SOı ve 1I2S gibi çözünmüş gazlar, sulu ortamın sertliği) yanında ikinci derece unsurların da (Cl\ SO3", S2", PO4", COj" gibi) göz önüne alınması gerekir. Malzeme ve ortam ikilisi yanında, bu iki faktörün bir araya geldiği şartların da korozyonun boyutunun ve şeklinin bilinmesi bakımından önemi büyüktür. Korozyon olayının meydana geldiği şartlar içinde önemli unsurlar sıcaklık, basınç, ısı iletimi, akış durumu, gerilme hali (statik ya da dinamik) ve tasarım (doldurma, boşaltma, kavitasyon, erozyon, aşındırma, çökelme, galvanik etki) sayılabilir. Korozoyonun denetim altında tutulması için seçilecek yöntemlerin belirleıunesindeıı önce bu üç önemli faktörün (malzemeortam-şartlar) iyi bir değerlendirilmesinin yapılması gerekil'. Bu üç faktörün iyi bir değerlendirilmeye alınması yanında, bir parça ömründeki tasarım, üretim ve kullanım kademelerinde korozyon kontrolü açısından üzerinde titizlikle durulması ve uyulması gereken hususlar vardır. Bu hususların teshilinde yapılan bir hata, hangi kademede olursa olsun malzemenin erken hasarına yol açacaktır. Bunlar Çizelge.3 de özetlenmiştir. Çizelge.3- Parçanın Tasarını, Üretim, Kullanım Kademelerinde Korozyon Denetimi (takımından Üzerinde Durulması (îerekeıı Hususlar Tasarımcı Üretici Kullanıcı a) Geometrik şekil ve yapı a) Tasarımın hassas kontrolü. a) Hasarlı parçanın değişiminde doğru malzeme seçimi b) Malzeme seçimi b) Özel malzeme kullanımı b) Ortamın kontrolü c) Çalışma şartları c) Doğru ısıl işlem c) Koruyucu tabakanın bakımı d) Koruyucu tabaka kullanımı d) Uygun üretim yöntemi d) Elektriksel korumanın izlenmesi e) Elektriksel koruma yöntemleri kullananı e) Koruyucu kaplamanın yeterli uygulaması Korozyon hızını en alt seviyeye indirerek denetim altında tutabilmenin değişik yolları olmakla birlikte, bunlardan hangisinin mevcut koşullara en iyi cevap vereceğinin belirlenmesi konusunda koruma yönteminin getireceği maliyetin de göz önünde bulundurulması gerekil'. Korozyoıuın kontrolüne harcanan miktarın hiçbir zaman 3-18 KOROZYON VE DENETLENMESİ korozyona fırsat verilmesi halinde doğacak zarardan fazla olmaması gerekir. Alınan bülün önlemlere rağmen bütün bir yapının bazı kısımlarında korozyon kaçınılmaz olabilir ya da korozyon olasılığı mevcut olan kısımlar bulunabilir. Bu durumda tasarımcı bu kısımların kontrolü, bakımı ve gerektiğinde korozyona uğrayan kısımların dğiştirilebilmesi için gereken şartları sağlamak ve gerektiğinde sistemde kolay erişilebilir bölgeleri bilinçli olarak anodik bölge olarak tasarlayıp, erişilmesi güç bölgelere koruyucu bir destek sağlamalıdır. Vana gövdelerinin vana iç donanımına göre anodik seçilmesi bunun iyi bir örneğidir. Seçilen denetim tekniğine rağmen erken ya da beklenmedik hasarlar mümkün olabilir. Böyle durumlarda problemin yeniden bir analizini yapmak, genellikle daha önceden açığa çıkarılıp, değerlendirilemiyen gizli kalmış yönlerini ortaya koyarak yeni bir problem tanımı yapmak gerekir. Burada amaçlanan husus elbette olayın tekrarını önlemektir. Korozyonu denetlemek için uygulanan teknikler içinde en genel olanları şunlardır : a) Tasarımda değişiklik b) Malzeme seçimi c) Ortamda değişkenlik d) Elektrokimyasal koruma (katodik ve anodik koruma) e) Koruyucu kaplamalar Bu koruma teknikleri sırasıyla ele alınacaktır. Tasarımda Değişiklik Tasalımda gösterilecek başarı korozyon kontrolünde elde edilecek başarıya doğrudan etki eder. iyi bir tasanmla ucuz malzemelerin korozyonlu ortamlarda kullanımı başarılı olabileceği gibi, kötü bir tasarım en iyi malzemeleri bile korozyon riskine açık hale getirebilir. Seçilecek kontrol tekniğinin belirlenmesinde ömür açısından şu hususlar dikkate alınmalıdır : a) Kontrol sisteminin ömrünün, yapının ömründen kısa olması durumunda kontrol sisteminin yenilenmesi için gereken şartların tasarım aşamasında dikkate alınması gerekir. b) Koruma ya da kontrol sistemini yenilemek olanaksız ise. uygulamadan sonra meydana gelecek her türlü tehlikeyi karşılıyabilmeli ve yapının ömrü kadar işlevini sürdürmelidir. c) Bir yapıda, yapının tasarlanan ömründen daha uzun süre dayanacak parçalar kullanmak, gereksiz maliyet artışı sağlama yanında yapıyla birlikte tamamen hurdaya aynlacaksa gereksizdir. Korozyonun elcktrokimyasal mekanizmasına bağlı olarak, iki ya da daha çok sayıda farklı malzemenin bir araya gelmesi bir korozif ortam içinde galvanik korozyonu teşvik edecektir. Pratikte bir parça ya da sistemin tasarımı birden fazla farklı malzemenin bir araya gelmesini zorunlu kıldığından galvanik korozyon problemi her zaman vardır. Ancak, iki farklı metalin bir araya gelmesi galvanik korozyon için gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. Bu malzemelerin içinde bulunduğu ortamda soy olan malzeme yüzeyinde yeterli hızla indirgenebilecek, oksijen ya da benzeri oksitleyici gibi maddelerin bulunması gerekir. Aksi halde korozyonu sürükleyici katodik bir reaksiyon olmadığı için korozyon olmaz. Kapalı devre çalışan ısıtma sistemlerinde farklı malzemeler bir arada olsa da, sistemde çözünen oksijen kısa sürede harcanacağı için korozyon kendiliğinden duıacaktu" yeter ki bir kaçak ya da sızıntı nedeniyle sisteme oksijen girmesin. Galvanik korozyon tehlikesinin mevcut olduğu şartlarda göz önüne alınması gereken tasarım kuralları şunlardır : a) Mümkünse parça tek metalden yapılmalı. b) Çoklu metalik sistemlerde galvanik seride birbirine yakın olan metaller seçilmeli. Mümkün değilse bir ara metalle birleşme sağlanmalı. c) Ana ve esas parçalar daha soy malzemeden yapılmalı. d) Korozyon akün yoğunluğunu azaltmak için anot yüzeyinin pratik olduğu ölçüde geniş tutulmasına çalışılmalı. e) Kaplama yapılacaksa soy olan metal yüzeyi kaplanmalı. f) Karbonla (grafit) doyurulmuş organik malzemelerden sakmmalı.çünkü bunlar uygun katodik bölgeler oluşturı -»lar. g) Farklı metaller arasına izolasyon malzemesi koyarak aralarındaki elektron akışına fırsat verilmemeli ya da birleşmenin her iki yanında metalleri ortamdan ayıracak bir kaplama (boyama) uygulanmalı, metaller korozif ortamdan izole edilmelidir. İki metalli galvanik korozyon hücresinden daha kritik ve uygulamada daha sık rastlanan bir başka korozyon hücresi farklı havalandırılmış elektrolitlerde ortaya çıkar. Genellikle birleştirme.ek ve kıvrım yerlerinde ortaya 3-19 KOROZYON VE DENETLENMESİ çıkan kılcal aralık ve boşluklarla ilgili olan bu korozyon hücresinde oksijence zengin elektrolitle temasta olan (aralıkların dışa açılan kısımları) metalik bölge katot, oksijence fakir elektrolitle temasta olan bölge ise anodik (yarık ve aralıkların iç kısımları) olarak davranırlar. Bu bakımdan aralık ve yarıkların meydana gelmesine neden olan birleşmelerde dikkatli davranıp, bu bölgelerde sıvı ve su toplanmasını engelliyen tasarımlara gidilmesi ve berşeye rağmen bu bölgelerin mastik denen dolgu maddeleriyle doldurularak, nemlenme olasılığı olan bölgeler olmaktan çıkarılması gerekir. Profil kullanılmasında, levhaların üst üste bindirilerek geniş yüzeylerin elde edilmesi durumunda, sacların kıvrılıp, bükülerek değişik şekillerin elde edilmesi durumunda suyun toplanmasına olanak tanıyacak her tür tasarımdan kaçınılmalıdır. Depolama tanklarının taban kısımlarının, herhangi bir boşaltma ve temizleme sırasında, içeride kesinlikle artık sıvı ve birikinti meydana gelmesini engelleyici bir biçimde tasarlanması, boşaltma deliklerinin yeri seçiminin buna göre yapılması gerekir. Aksi halde toplanacak tortu ve çökelmeler farklı havalandırma bölgeleri meydana getireceği için korozyona ortam hazırlıyacaktır. Sacların eğilip bükülerek, değişik kıvrımlar verilerek şekillendirilmesi ile elde edilen motorlu araçların gövdeleri, kapı, kaput ve bagaj kapakları bu tip korozyonun meydana gelmesine uygun yerlerdir. Bu bakımdan motorlu araçların ömrü bu parçaların ömrüyle sınırlı durumdadır. Büyük metalik yapılarda nemlilik oluşumuna fırsat verecek kuytu ve hava sirkülasyonunun olmadığı ve/ veya az olduğu kısmi kapalı bölgelerin meydana gelmesine fırsat vermiyecek bir tasarımın oturtulmasına dikkat edilmelidir. Doğal sirkülasyonun kendiliğinden sağlanamadığı durumlarda havalandırma deliklerinin uygun yerlere yerleştirilmesi, ya da zorunlu sirkülasyon için gereken düzenlemelerin yapılması gerekir. Boru sistemlerinde de hatalı yapılan birleştirme, kıvrım ve sızdırmazlık contalarındaki yerleştirmeler izleyen bölümde kapsamlı olarak ele alınan değişik korozyon olaylarına neden olurlar. Tasarımda göz önüne alınacak bir başka nokta da parçaların ya da sistemin üzerine gelecek gerilmelerdir. Bu gerilmeler malzemeye gelen yüklemeden geldiği gibi, değişik imalat yöntemlerine, ısıl işlemlere bağlı olarak malzeme üzerinde biriken gerilme türünde de olabilirler. Korozif olmayan şartlarda bir malzemenin taşıyabileceği gerilme korozif ortamlarda taşıyabileceğinden fazladır. Gerilme şartlarının korozif ortamla birleşmesi halinde ortaya çıkabilecek gerilme korozyonu çatlaması riski için tasarımcının yapması gerekenler vardır : (i) çalışma gerilmelerinin seviyesi korozyona uygun düzeyde seçilmeli, (ii) kalıcı gerilmeler giderilmeli, (iii) sistemde basma gerilmeleri yaratılmalı ve (iv) gerilmeyi ve ortamın korozyon özelliğini yükseltici tedbirler alınmalıdır. Malzeme Seçimi Korozyon kontrol aracı olarak iyi malzeme seçimi önemli bir tasarım uygulamasıdır. Malzeme mühendisleri korozyon direnci dahil daha birçok malzeme özelliklerini (dayanım, hafiflik, kolay izlenebilirlik, tasarım verilerinin sağlanabilirliği vb.) bir arada ele almak zorundadır. Bu bakımdan yapılacak seçim, bu değişik özelliklerin ve ekonomik faktörlerin belli ölçülerdeki uzlaşmasının bir sonucu olacaktır. Malzeme mühendislerinin korozyona karşı silahı sadece metallerle sınırlı değildir. Plastikler, camlar, lastikler, seramikler ve beton korozyona karşı kullanım olasılığı olan malzemelerdir. Ancak bunların seçimi yapılırken sadece korozyona dirençleri değil, mekanik mukavemet gibi diğer özelliklerinin de göz önüne alınması gerekir. Korozyona direnci yüksek plastiklerin mukavemeti yüksek metalik malzeme yüzeylerini kaplamak için kullanılması istenen bu iki özelliğin bir araya getirilmesine bir örnektir. Kaplama tabakasının ilk ve devam edecek olan bütünlüğünü sürdürebilmesi yeterli bir kontrolü kaçınılmaz yapar. Termodinamik nedenlerle soy metaller, çok aşın oksitleyici olanların dışında, tüm ortamlara karşı dirençlidir. Krom ve titanyum gibi pasif olan metaller ise oksitleyici ortamlarda çok iyi bir performans gösterirken, indirgen maddelere karşı dayanıksızdırlar. Nikel, demir ve çinko gibi daha aktif metallerse çoğu çevre koşullarında korozyona daha az dirençlidir. Ancak, verilen bir ortama karşı bu metallerin korozyon dirençleri arasında önemli değişiklikler vardır. Dayanım, üretim ve maliyet gibi nedenlerle yumuşak çelikler, seçilmemesi için çok önemli başka nedenleı olmadıkça ilk tercih malzemesidir. Çok ucuz olmaları nedeniyle, kendinden sonraki en ucuz ve uygun malzeme ekonomik olarak uygun hale gelmeden önce, korozyona dayanıklı hale getirmek için (kaplama, anodik ve katodik koruma) harcama yapmaya elverişli olabilirler. Ancak bu çeliklerin uygun olmadığı, alternatif malzeme seçiminin zorunlu olduğu durumlar vardır. Belli malzemeler belirli ortamlara daha iyi uyum gösterirler. Ancak, alternatif malzeme seçiminin de ödenmesi gereken bir bedelinin olduğu unutulmamalıdır. Çizelge.4 havalı deniz suyu ortamında aralık korozyonuna hassas olan malzemeleri azalan tolerans şuası içinde gösteriyor. 3-20 KOROZYON VE DENETLENMESİ Çizelge.4- Azalan Tolerans Sırasına Göre Bazı Malzemelerin Havalı Deniz Suyundaki Aralık Korozyonuna Hassaslıkları Titanyum Alaşım C (59 Ni, 16 Mo, 16 Cr, 5 Fe, 4 W) Alaşım 625 (60 Ni, 21.5 Cr, 9 Mo, 5 Fe, 3.5 Nb + Ta) 90/10bakır/nikel (+1.5 Fe) Admiralty pirinci (70 Cu, 29 Zn, 1 Sn, 0.1 As) 70 / 30 bakır / nikel (+ 0.5 Fe) Bakır Kalay ve alüminyum bronzları Ostenitik nikelli dökme demir Alaşım 400 (66 Ni, 32 Cu, 1 Fe, 1 Mn) Alaşım 20 (20 Cr, 29 Ni, 2 Mo, 3 Cu + Nb) Alaşım 825 (42 Ni, 31 Fe, 21 Cr, 3 Mo, 2 Cu, 1 Mn) AISI 316 (16-18 Cr, 10-14 Ni, 1,75-2,75 Mo) Nikel AISI 304 (18-20 Cr, 8-11 Ni) AISI 303 (17-19 Cr, 8-10 Ni, 0.6 (maks) Mo ya da Zr) AISI 400 serisi (ferritik) Çizelge.5 de ise belirli kullanım şartları için uygun metalik malzeme listesini vermektedir. Çizelge.6 da belirli malzemelerin gerilme korozyonu çatlamışına hassaslık gösterdiği ortamların listesi görülüyor. Korozoyona karşr dayanıklı malzemeler olarak bilinen paslanmaz çeliklerin korozoyona dayanımılan izleyen bölümde daha kapsamlı olarak verilmiştir. Çizelge.5- Belli Kullanım Şartlarında Seçilebilecek Malzeme Listesi Malzeme Ortam Ostenitik paslanmaz çelik Nikel ve nikel alaşımlan Nitrik asit Sıcak derişik NaOH çözeltisi Monel Hidroflourik asit Hastelloys Sıcak hidroflourik asit Kurşun Seyreltik sülfürük asit Alüminyum Kirlenmemiş atmosferik ortam Kalay Damıtık su Titanyum Sıcak, kuvvetli oksitleyici solüsydonlar Tantal Camsı korozyon direnci Çelik Derişik sülfürük asit Kupro - nikel (+ 1.5 Fe) Yoğuşturucu boru alaşımlan 3-21 KOROZYON VE DENETLENMESİ Çizelge.6- Gerilme Korozyonu Çatlaması ile Sonuçlunun Malzeme / Ortam Türleri Metal Ortam Al alaşımları Nemli hava, deniz suyu, halojenli çözeltiler Cu alaşımları Amonyaklı çözelti ve buharlar, aminler, nemli SO2 asetatlar, sitratlar, formatlar, tetratlar, nitritler ve Ni alaşımlar Hidroksit özellileri, hidroflourik asit buharları Ti alaşımları Birçok haloienli çözeltiler, sıvı N2O4, metanollü çözeltiler. Düşük mukavemetli ferritik çelikler Hidroksit, nitrat, karbonat, fosfat, molibdat, asetat, Siyanit çözeltileri ve sıvı amonyak. Yüksek mukavemetli çelikler Nemli hava, su, sulu ve organik çözeltiler Paslanmaz çelikler Halojen çözeltileri, sülfatlar, fosfatlar, nitratlar ve polythionic asit NaOII çözeltisi Malzeme seçimi ile ilgili bir problem söz konusu olduğu zaman daha önce nelerin yapıldığının araştırılması gerekir. Yapılanların etkili olduğu görülürse eldeki duruma uygun bir çözüm olup olmayacağı araştırılmalıdır. Önceki yapılan başarılı çalışmalar kadar hiç birşey verilecek seçimin yerinde yapılmasına katkıda bulunamaz. Ortamda Değişiklik Korozyon metal ve ortam arasında bir reaksiyon olduğundan, bu reaksiyonun hızını azaltacak yönde ortamda yapılacak değişiklikler metale olan korozif etkiyi azaltır. Gaz (hava), sıvı (su) ve toprak içinde bulunan metallerin korozyon hızlarında azalama meydan getiren yöntemler altta özetlenmiştir. Atmosferik Ortam Yaklaşık -10 - +30°C arasında bulunan atmosferde korozyon hızını azaltmak için şu yöntemler kullanılır : (i) (ii) (iii) (iv) (v) Bağıl nemi azaltmak, Çevredeki malzemelerden salınan uçucu maddeleri yok etmek, Sıcaklığı değiştirmek, Kirleticileri, katot meydana getiren kurum gibi çökeltileri ve saldırgan iyonları ortamdan uzaklaştırmak, Buhar fazlı koryucular kullanmak, Atmosfere açık malzmelerin korozyonu bu malzeme yüzeylerinde elektrolit görevi görecek ince bir nem tabakasının varlığına bağlı olduğundan havanın bağıl nemi çok önemlidir. Nemliliğin %60 üstüne çıktığı durumlarda çoğu metallerin kapalı ortamlarda etkilenmeye başladığı görülür. Açık ortamlarda bunun %80 değerine gelmesi problem yaratacak bir korozyon olayının meydana çıkmasına sebep olur. Kapalı ortamlarda nemliliği azaltmak için alınabilecek bazı önlemler şunlardır : (i) Ortam havasını ısıtmak, (ii) Çalışma şartlarının altına soğutulmuş bir yüzeyden havayı geçirerek içindeki nemi bu yüzeyde yoğuşturmak, (iii) Dessicant adı verilen silika jel gibi maddelerle havadaki nemi yutmak. Depolama ve uzun mesafe taşıma işlemlerinde havanın nemine bağlı atmosferik korozyonu önlemek için buhar fazlı koruyucular (BFK) kullanılır. Bunların etkili olabilmesi için kapalı hacimlerde (konteyner gibir) kullanılması gerekir. BFK'ların buharları korunacak madde yüzeyinde hidrofobik (suyu iten) bir film meydana getirir. Bunlar demir ve çelik yapılarda başarıyla ve emniyetle kullanılır. Demir dışı metaller için zararlı olabilen bu maddelerin kullanımında dikkatli davranılmaldır. Çelikler ve alüminyum için yaygın olarak kullanılan iki BFK vardır. Bunlar dicyclohexylamine nitrit (DCHN) ve cyclohexylamine karbonat (CHC) tır. Bunlardan DCHN nin buharlaşma basıncı çok düşük (0.027 Pa) olduğu için film oluşumu uzun zamanda tamamlanır, ancak koruyuculuğu daha uzun sürelidir. DCHN emdi3-22 KOROZYON VE DENETLENMESİ rilıniş kağıtlar takımların, ölçü aletlerinin ve hassas parçaların paketlenmesinde çok yaygın olarak kullanılırlar. CIIC ise zaman zurnan açılıp kapanan depolarda yararlıdır, ancak bakır, pirinç ve magnezyumun korozyonunu, plastiklerin ve boyaların bozulmasını hızlanduur. Sulu Ortamlar Elektrolit özelliği kazanmaya yetecek kadar yeterli iyon bulunduran sulu ortamın korozyon etkisini azaltmak için şu değişiklikler yapılabilir : (i) (ii) (iii) (iv) (v) İyonik iletkenlik düşürülür, pH değiştirilebilir, Oksijen miktarı homojen bir şekilde azaltılır, Sıcaklık değiştirilir, Koruyucular kullanılır. Metallerin elektrokimyasal korozyonunda anodik ve katodik reaksiyon işlemleri ve bunlarda süreklilik için elektrolitin sahip olması gereken iyonik iletkenliği koro/.yomııı sürmesi için gerekli unsurlardır. Elektrolite yapılacak eklemelerle bu unsurların etkinliğini ortadan kaldırmak ya da hızlarını azaltmak mümkündür. Elektrolite eklendiğinde bu değişiklikleri gerçekleştiren kimyasal maddelere koruyucu (inhibitor) denilir. Bir korozyon hücresindeki elektrokimyasal reaksiyonlara karşı takındıkları tavra göre koruyucular genel olarak : (a) anodik, (b) katodik ve (c) karışık koruyucular şeklinde sınıflandırılırlar. Koruyucular etkinliklerini (i) anodun açık devre ya da denge potansiyelini değiştirerek (anodik pasifleıımc). (ii) katodun denge potansiyelini değiştirerek, (iii) anodik polarizasyonun şiddetini artırarak, (iv) katodun polarizasyonunu artırarak ve (v) anot ve katot arasındaki potansiyel düşümünü (ixR) azaltarak ortaya koyarlar. Bu değişiklikler sırasıyla Şekil.7 de verilen polarizasyon eğrilerinde görülmektedir. IH (IVI logi IHI (İHI (VI Şekil.7- Koruyucuların polarizasyon eğrileri üzerindeki etkileri. iu r ve i'kor sırasıyla koruyucu eklenmesinden önceki ve sonraki korozyon akımları a) Anodik Koruyucular : Anot reaksiyonuna etki ederek, bu reaksiyon bölgelerini meydana getirdikleri filmlerle pasif hale getiren koruyuculardır. Demir ve çelikler için iki tip anodik koruyucu önemlidir. Bilinci tipler kromat (CrOı) 2 ve nitrit (NÖ 2 ) gibi oksitleyici iyonlar, ikinci tipler etkinlikleri ortamdaki oksijene bağlı olan molibdatlar, silikatlar, fosfatlar ve boratlar gibi koruyuculardır. Yeterli miktarda eklendikleri sürece tam bir oksit filmi oluşumu gerçekleşir. Yetersiz eklemeler oksit filminde gözenek ve hatalara neden olduğu içn oyulma korozyonuna ortam hazırlarlar. b) Kalodik Koruyucular : İki temel katodik reaksiyona (hidrojen çıkışı ve oksijen indirgenmesi) etki eden koruyuculardır. Arsenik, bizmut ve anlimuan tuzlan hidrojen çıkışını, katot yüzeyinde adsorblanmış bir hidrojen tabakası oluşturarak, engeller. Ancak bu metaller zehirli olduğundan çelikler için kullanılan başka katodik koruyucular geliştirilmiştir : Çinko tuzları (Z11SO4 gibi), sodyum pirofosfat (NaaPıO?), sodyum tripolifosfat (Nas, P3O10), sodyum hegzametafosfat [Na 6 ( P O Î ) : ] ve l'osfonatlar. Anodik koruyucularda olduğu gibi düşük konsantrasyonlarda eklenmiş olmaları herhangi bir tehlike yalatmaz. c) Karışık Koruyucular : Belli oranlarda anot ve katot reaksiyonlarına etki ederler. Bunlar genellikle N, S, O ya da P içeren (benzotriazole ya da benzlhiazole gibi) organik maddelerdir. Genel olarak tüm metal yüzeyine adsorblandıkları için hem anodik hem katodik reaksiyonları önlerler. Bazı yaygın koruyucular ve kullunun alanları Çizelge.7 de veriliyor. Toprak Ortamı Toprağın nemi elektrokimyasal reaksiyon için gereken elektroliti sağlar. Bu elektrolit içinde çözünmüş mine3-23 KOROZYON VE DENETLENMESİ rai tuzlan iletkenliği sağlar. Toprakta korozyon kontrolü normal olarak yüzey kaplamaları (organik, katran, plastik ya da teyp kaplama, inorganik; çinko, çinko-alüminyum ya da beton) ve katodik koruma ile gerçekleştirilir. Ancak drenajı kolaylaştırmak, toprağın iletkenliğin değşitirmek ve pil ayarlaması için gömülü malzemeler özel malzemeden hazırlanmış dolgu yataklara yerleştirilirler. Çizelge.7- Bazı Koruyucular ve Tipik Kullanım Yerleri Koruyucu Sodyum nitrit Sodyum nitrat Sodyum hidrojen fosfat Boraks Sodyum silikatlar Arsenat iyonu Organik aminler Hydrazine Sodyum sülfit Kullanım alanı Soğutma sulan / tuzlu sular / deniz suyu / motor soğutma suyu Kostik kırılganlığa karşı Soğutma suyu / kazanlar / deniz suyu (NaNO2 ile berlikte) Motor Soğutma / Glykol soğutma sistemleri içme suyu/petrol tuzlu suları / deniz suyu En derişik asitler Kazanlarda buhar yoğuşturucular lastikler /petrol tuzlu suları Oksijen temizleyici (yüksek sıcaklıkta) Oksijen temizleyici (alçak) sıcaklıkta) Korunan metaller Tipik konsantrasyon* Çelik / Çelik /Çelik Çelik %0.05 / %5 e kadar %0.05/%lekadar Çelik Çelik/Çelik, Cu, Zn/ %l/10ppm lOppm Çelik/Çelik Çinko lOppm Çelik Çelik/Çelik/Çelik %0.5 Değişik Çelik Gerekli olan ölçüde Çelik Gerekli olan ölçüde (*) 10 ppm = % 0.001 mg/1 Katodik ve Anodik Koruma Elektrolitik bir ortamda bulunan metalin korozyonu onun elektrot potansiyeline çok yakından bağlıdır. Birçok durumda elektrot potansiyelini küçük değerlere öteliyerek korozyon hızını azaltmak mümkündür. Metalin elektrot potansiyelinin daha düşük değerlere ötelenmesi (kayma) ile ortaya çıkan negatif polarizasyon, söz konusu metal yüzeyinin katodik akımla yüklenmesi ile gerçekleşir. Bu tip bir koruma katodik koruma olarak adlandırılır. Metallerin korozyonu (6) denklemine göre atomların iyonik halde çözünmesine paralel olarak elektronların açığa çıktığı bir olaydır. Serbest elektronlar da iletkenlerle katodik bölgelere taşınıp, belli katodik reaksiyonlann meydana gelmesinde harcanırlar, işte korozyona uğrayan metal, iyonik çözünme sonunda salınan elektronlan karşılayacak seviyede bir elektron akışıyla beslenirse çözünmenin önüne geçilmiş olur. Eğer metal yapısına pompalanan elektron çözünme ile salınan elektronları karşılayamazsa, korozyon aradaki fark ölçüsünde devam edecektir. Katodik koruma iki türlü uygulanır : a) Galvanik anot yöntemi b) Dış kaynaklı akım yöntemi. Galvanik Anot Yöntemi Farklı elektrot potansiyeline sahip iki metalin meydana getirdiği galvanik bir hücrede soyolan (potansiyeli yüksek) metal korozyondan korunurken aktif olan (potansiyeli düşük) metal korozyona uğrayacaktır. Bu prensip çerçevesinde eğer metalik bir yapı kendinden daha aktif bir metalle birleştirilecek olursa, galvanik hücrenin anodunu meydana getiren bu aktif metal korozyona uğrarken kendisi korunacaktır. Aktif metal gözden çıkarılıp kurban edilir. Aktif kurban anotun çözünmesi sonucu salman elektronlar korunacak yapıya pompalanacak olan elektron akışını sağlamış olacaktır. Çeliklerin korunmasında kurban anot olarak Mg, Al ve Zn alaşımları kullanılır. Yumuşak demir ve hatta titanyum, soğuk deniz suyu içinde bakır alaşımlarını korumak için kullanılır. Daha yüksek sıcaklıklarda titanyum hidrürlerin oluşma olasılığı olduğundan tercih edilmez, yerine nikelli çelik anotlar kullanılır. Korunacak çelik yapıyı, katodik olarak besliyecek olan akım yoğunluğu yapının yüzey durumuna göre değişecektir. Katran epoxy boya ile boyalı bir yüzeyin tam korunması için 20-30 m A/m2 lik bir akün yoğunluğu yeterli olurken, çıplak çelik yüzeylerin korunmasında bu değer 100 m A/m2 üzerine bile çıkabilir. Kesin rakam el3-24 <(' A KOROZYON VE DENETLENMESİ bette yüzeyin ek bir koruyucu kaplama tabakasıyla kaplı olup olmaması yanında korozif ortamın şiddetine de bağlıdır. Özellikle deniz suyunda bulunan kalsiyum ve magnezyumun iyonları, katodik koruma altındaki yüzeylerde meydana gelen hidroksil iyonlarıyla birleşerek, yüzeyi çözünmeyen kalker esaslı bir tabaka ile örtebilirler. Böyle durumlarda gerekli katodik akım yoğunluklarında önemli azalmalar meydana gelebilir. Seçilecek kurban elektrotların toplam akım kapasitesi korunacak yapının çekeceği akımı karşılay ab ilmelidir. Gereken hesaplamalar yapılıp, boyutlarına bağlı olarak kurban anotların sayısı belirlendikten sonra bunlar gerek suda gerekse toprakta belli aralıklarla yerleştirilirler. Çizelge.8 de bazı kurban anot alaşımlarının elektrokimyasal özellikleri görülülyor. Galvanik onollu kalodik koruma genelde iyi kaplanmış küçük yapılara daha çok uygulanır. Çizelge.8- Galvanik Anot Alaşımlarının Bazı Özellikleri Alaşım Ortam İtici Potansiyel (mv) Akım Kapasitesi (Ah/kg) Aşınma Hızı (kg/A-yıl) Al- Zn- Hg Deniz suyu 200 - 250 2600 - 2800 3.1 -3.4 250 - 300 2500 - 2700 3.2 - 3.5 150-250 1300 - 2300 3.85 -6.7 100 - 200 400-1300 6.7 - 22 200 - 250 150-200 760 - 780 760 - 780 11.2-11.5 11.2-11.5 Al- Zn- in Al- Zn- in Al- Zn- İn Zn Zn p-3U l_) Deniz suyu (5-30°C) Tuzlu çamur (5-3O°C) Tuzlu çamur (30-90°C) Deniz Suyu Tuzlu çamur (0-60°C) Dış Kaynaklı Akım Yöntemi Prensip olarak kurban anotla yaplan koruma gibidir. Ancak elektron kaynağı kurban anot değil, yardımcı bir anotla korunacak yapı arasına yerleştirilmiş bir doğru akım kaynağıdır. Buradaki yardımcı anotlar çözünür anotlar olduğu gibi (hurda demir), çözünme hızı demire göre daha düşük grafit, silisili demir, magnetit, kurşun ya da kurşun-gümüş alaşımı ve platinle kaplanmış platin gibi hiç çözünmeyen anotlar da olabilir. Son ikisi çok yüksek akım ile (500-1000 A/m2) çalışır, ancak çok pahalıdırlar. Yüksek akımla çalıştıkları için bir yapı daha az sayıda elektrotla (anot) korunabilir. Diğer anotlar ucuz olup 5-50 A/m2 gibi düşük akımlarla çalışırlar. Bu bakımdan çok sayıda bu yardımcı anotlardan kullanmak gerekir. Dış kaynaklı akım yönteminde çok büyük itici potansiyellerde çalışma imkanı olduğu için yüksek dirençli ortamlarda da başarıyla kullanılırlar. Bu yöntem daha çok büyük yapıların korunmasında hassaslıkla kullanılabilir. Tipik kullanım alanları : - Yeraltı su, petrol ve gaz boru hatları Yeraltındaki sıvı ya da gaz yakıt tanklarının dıştan korunması Kurşun kaplı toprak altındaki telekomünikasyon kabloları Toprakta ya da betonda gömülü çelik kazık ayaklar Deniz suyundaki iskele ve rıhtım ayakları Çizelge.9 dış akımlı anot malzemelerini ve bunların özelliklerini göstermektedir. Toprakta ve su içinde katodik olarak korunacak bazı malzemelerin Ep koruma potansiyleri Cu-CuSÛ4 yardımcı (referans) elektroda göre şöyledir : - Demir ve çelik -Kurşun - Alüminyum - Bakır Ep < -0.85 V, -1.7 < Ep< -0.6 V, -1.2 < Ep < -0.9 V, Ep < -0.2 V. Sülfat indirgeyici bakterilerin toprakta var olması halinde, 40-60°C lerde ve düşük pH larda. demir ve çelik için koruma potansiyeli -0.95 volt dan düşük tutulabilir. Kaplanmamış demir ve çeliklerin katodik korunması için bazı ortamlarda gerekli koruma akım yoğunlukları: Toprakta Tali suda Durgun deniz suyu Akan deniz suyu 10-100 m A/m2 20-50 mA/m2 50-150mA/m2 150-300 mA/m2 3-25 KOROZYON VE DENETLENMESİ Çizelge.9- Dış Akını Kaynaklı Katudik Korumada Anot Malzemeleri Aşınma Hızı kg/A-yıl Malzeme 6 Platin ve platin kaplı metaller Yüksek silisli demir 8 x İO" 0.25- 1.0 Çelik Demir Dökme demir Kurşun-platin Kurşun-gümüş Grafit 6-8-9.1 9.5 4.5 - 6.8 0.09 0.09 0.1 - 1.0 Tavsiye Edilen Kullanım Yerleri Deniz ortamı ve yüksek saflıkta sıvı ortamlar İçme sulan,toprak ya da karbonumsu dolgu tabakaları Deniz ortamı ve karbonumsu dolgu tabakaları Deniz ortamı ve karbonumsu dolgu tabakası Deniz ortamı ve karbonumsu dolgu tabakası Deniz ortamı Deniz ortamı Deniz ortamı, içme suları ve karbonumsu dolgu tabakaları Anodik Koruma Demir ve çeliklerde olduğu gibi bazı metallerin elektrot potansiyelinin daha soy potansiyellere ötelenmesi (kaydırılması) aktif durumdan pasif duruma bir geçiş sağlar. Pasiflenme potansiyeli denilen bir potansiyele erişildiği zaman termodinamik olarak bir oksit filminin meydana gelmesi söz konusudur. Bu pasif filmin oluşmasıyla birlikte korozyon akımında oldukça büyük azalmalar meydana gelir. Buna göre anodik koruma anodik bir akımın uygulanması sonucu metal yüzeyinin pasif hale gelmesidir. Anodik akımın uygulanması ile birlikte metalin potansiyelinde bir artış meydana gelir. Metal potansiyeli Epp pasiflenme potansiyelini geçer geçmez akımda ani bir düşme görülür. Demirin sülfürik asit içindeki polarizasyonundan bunu görmek mümkündür (Şekil.8). Tüm pasif bölge boyunca ip de önemli bir değişme meydana gelmez. Potansiyelin daha yüksek değerlere tırmanması ile yüksek valanslı iyonların meydana gelmesi ve oksijen çıkışının artmasına bağlı olarak (1.23 volt-hidrojen elektrodu) akım şiddetinde yeniden bir artma görülür. Buna transpasif bölge denir. Ancak Cl gibi halojenlerin bulunduğu ortamlarda daha bu bölgeye gelmeden, pasif bölgede ani bir akım artışı izlenir. Nedeni Cl iyonları gibi aktif iyonların etkisiyle pasif tabakanın bozulmasıdır. Aktif Pasif Transpasif Şekil.8- Demirin NH 2 SO 4 içindeki anodik polarizasyon eğrisinin şematik görünüşü, ip : pasif akım yoğunluğu, E^, : pasiflenme potansiyeli Anodik koruma pratikte paslanmaz çeliklere, titanyuma ve belli durumlarda karbon çeliklerine de uygulanır. Sülfirik asit. fosforik asit gibi asitlerin taşımacılığında kullanılan çelik tankların korunmasında kullanılır. Gerekli anodik akım yükü dış bir akım kaynağından sağlanır. Katodik korumada olduğu gibi yardımcı bir elektrot kullanılır. Tek fark yarduncı eleküodun devrenin eksi kutbuna bağlanmasıdır. Potansiyelin pasif bölgede tutulması potansiyostat denilen bir cihazla sağlanır. Cihaz pasiflenme için gereken potansiyeli, kendi iç devresinden sağladığı akımla karşılar. Anodik olarak korunacak yapılanı, kendisinden daha soy metallerle galvanik bir hücre oluşturması halinde, korozyon hızında meydana gelen artışa bağlı olarak galvanik pil devresinden geçecek akım Şekil.8 deki ikr kritik akım yoğunluğunu geçer ve pasiflenme anodik olarak gerçekleşir. 3-26 KAYNAKÇA (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) ÇAKIR, A., Metalik Korozyon İlkeleri ve Kontrolü, TMMOB Makina Mühendisleri Odası, Yayın No. 131, ISBN 975 - 3950136, Ankara, 1990. DORUK, M., Korozyon ve Önlenmesi, ODTÜ - Ankara, 1982. DORUK, M. (Editör), 1. Korozyon Sempozyumu Bildirileri, Korozyon Derneği, Ankara, 1988. DORUK, M. (Editör), 2. Korozyon Sempozyumu Bildirileri, Korozyon Derneği, Ankara, 1988. TRETHEWAY, K.R. and CHAMBERLAIN, J., Corrosion for Students of Science and Engineering, Longman Scientific & Technical, Longman Group UK Limited, ISBN 0 - 582 - 45089 - 6, Essex - England, 1989. MATTISON, E., Basic Corrosion Technology for Students and Engineers, Ellis Horwood Limited, ISBN 0-7458-0686-4 Sussex-England, 1989. WRANGLEN, G., An Introduction to Corrosion and Protection of Metals, Butler and Tunner Ltd., Frome and London, 1972. BARROW, G.M., Plıysical Chemistry, Mc Graw - Mili Kogakusha, Ltd., Tokyo, 1973. CRANE, F.A.A. and CHARLES, J.A., Selection and Use of Engincering Materials, Buttenvorth & Co. Ltd., 1984. İLGİLİ TSE STANDARTLARI BOYALAR TS 145 Sülüğen (Pb3O4 - Kurşun Kırmızısı) Mayıs 1964 (Tadil Ocak 1971) TS 789 TS 2436 TS 5347-50 TS 5401-02 TS 5810 TS 5812-13 Parlak Emaye Boyalar (Oto Boyalan) Boyalar için Mineral Çözücüler Boyalarda Kullanılan Pigmentler Boyalarda Kullanılan Pigmentler Alüminyum Silikat (Pigment) Stronsyum ve Bakır Oksit Pigmentler Kasım 1969 Kasım 1976 Kasım 1977 Aralık 1987 Nisan 1988 Nisan 1988 3-27