Çevremizde yaşayan gözle göremediğimiz canlıları ancak mikroskop yardımıyla görürüz.Bu nedenle bu canlılara mikroskobik canlılar denir. Bu canlılar havada, karada (toprakta), suda ve diğer canlıların vücutlarında yaşarlar. Hem faydalı hemde zararlı olanları vardır.Mikroskobik canlılar çıplak gözle görülemeyen ancak mikroskop ile görülebilen organizmaların genel adıdır.Mikroorganizmalar tek hücreli olsalar da çok hücreli olanları da vardır. Halk arasında mikrop diye adlandırılan mikroorganizmalar, hücresel yapılı olanlar ve hücresel yapıda olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Hücresel yapıda olanlar Bakteriler, mantarlar, protistler olarak adlandırılır. Hücresel yapıda olmayanlar ise Virüsler, viroidler, prionlardır. Canlıların bilimsel olarak sınıflandırması içinde çok çeşitli grupları içerdiği için genel geçer özellikler belirtmek zordur. Mikroorganizmaları inceleyen bilim dalına mikrobiyoloji denir. Mikrop adı, ilim dünyasına ilk defa 1878′de Fransız cerrahı Charles Sédillot tarafından getirilmiştir. Sédillot, mikropların kendilerine özgü bir dünyası olduğunu bulmuştur. Mikrobiyoloji ilim dalı beş ana kısma ayrılmıştır: Viroloji, bakteriyoloji, protozooloji, algoloji ve mikoloji. Bunlara ilave olarak moleküler ve hücresel biyoloji, biyokimya, fizyoloji, ekoloji, botanik ve zoolojiyle de yakından ilgilidir. 1-) Sütten peynir elde edilmesi 2-) Üzüm suyundan sirke üretilmesi 3-) Turşu yapımı 4-) Topraktaki canlı atıklarının çürütülmesi yani mantarlarla birlikte parçalanmasını sağlayarak minarellerin oluşmasında ve toprağa karışımında görev alırlar. 1-) Tifo, Kolera, Verem, Tetanoz, Sıtma gibi hastalıklara neden olur. 2-) Besinlerin bozulmasına neden olur. bakteriler, virüsler, viroidler, prionlardır, mantarlar, arkea, ökaryotlar, protistler, Cyanobacteria, simbiyotik, saprofitler Bakteriler, canlılar aleminde “Prokaryotlar” olarak adlandırılıyorlar. Bitkilerin ve hayvanların yaşamsal işlevlerinin birçoğu, bu prokaryotik hücrelerin etkinliklerine bağlı olarak gerçekleşir. Atmosferdeki oksijenin yarısından fazlasını fotosentez yapan Cyanobacteria adı verilen gruba ait bakteriler üretir. Bu bakteriler önemli bir miktarda karbon dioksit ve azot gazlarının organik bileşik olarak bağlanmasına da yardım ederler. Atmosferle yer ve canlılar arasındaki azot döngüsünde, havadaki serbest azotun canlılar tarafından bağlanmasına yönelik tek mekanizma, baklagillerin köklerinde özel yumrucuklar içinde yaşayan, yumrucuk bakterileri ya da cins adı Rhizobium olan bakteriler tarafından sağlanıyor. Bakterilerin, baklagillerle olduğu gibi başka canlılarla da simbiyotik (ortak yaşam biçiminde) ilişkileri var. Bu ilişkilerde karşılıklı yararlanmalar söz konusu. Örneğin, bazı böceklerde yavruların cinsiyetini, simbiyotik ilişki içinde olduğu bakteriler belirliyor. Geviş getiren hayvanlarda ise, sindirimi oldukça zor olan selüloz, bağırsaklarda yaşayan bakteriler tarafından parçalanıyor. Hastalık yapan bakterilerin konaklarıyla olan ilişkisi ise asalaklık biçiminde (parazitik) bir yaşam olarak değerlendirilebilir. Toprakta yaşayan bakteriler de toprakların verimliliğine katkıda bulunur. Çürükçüller (saprofitler) adı verilen bu bakteriler ölmüş canlıları parçalayarak, onların proteinlerinde bağlı olarak bulunan azotun ve diğer minerallerin toprağa geçmesini ve yeniden azot döngüsüne katılmasını sağlar. Bakteriler azot ve oksijen döngülerine katıldıkları gibi, karbon ve kükürt döngülerine de etkin olarak katılırlar.